2023 seçimini kazanmak: Suriye’ye kara harekatı – E. Gozel Dündar

Cumhur İttifakı’nın oyları düşüyor ve bunu en iyi kendileri biliyorlar. Fakat elbette toplumun karşısına çıkıp söylemelerini beklememek lazım. Şimdi önümüzde çok anlamlar yüklenen 2023 seçimi var. Peki siyasi iktidar seçimi nasıl kazanacak ? Türkiye’de kırmızı çizgi denilecek bam telleri vardır. Oraya oynarsanız mutlaka şansınız olur: Sünnilik, Alevilik ve Kürt meselesi! Buna Ermeni ve Yunan sorunu şeklinde ‘’dış mihrak’’ da eklenebilir. Her seçim sürecinde başörtü, laiklik ve dinsel özgürlük konusu, Alevilerin cemevleri sorunu, Kürtlerin varlığı ve hakları konusu bir oy devşirme taktiği olarak gündeme getirilir. Türkiye’de sadece seçimler değil, darbeler de bu eksenler üzerinden planlanmıştır. Mevcut din-inanç yapıları ile etnik-ulusal yapılar bir dikotomi gibi propaganda edilerek iktidara giden yol döşenmiştir. Her iktidar kendi çevresini ve karşıtını yaratarak varlığını sürdürmüştür. Cumhuriyet tarihi de (kökleri derinlere uzanan) bu sorunların kaşınarak toplumun kutuplaştırıldığı olaylarla doludur. Buna siyasi literatürde psikolojik harp denilir. Toplumun farklılıklarını birbirine düşmanlaştıranlar mal mülk biriktirirken, toplum acı biriktirdi. Bugün yine bu üç kesim üzerinden 2023 seçimleri kazanılmaya çalışılıyor. Beklemediğimiz, tahmin etmediğimiz hiçbir şey yok. Dün bu oyun nasıl oynanıyorsa bugün de öyle oynanıyor. Ortamı ateşe verecek bir iki provokasyon yapılır ve ardı sıra örgütlü ‘’iç çatışma’’ devreye sokulur.

Aylar önce biri Antep’te diğeri Mardin-Derik ilçesinde birbirine tıpatıp benzeyen ‘’tır kazaları’’ birer provokasyondu. Cemevleri ve Alevi kurumlarına Ankara ve İstanbul’da yapılan saldırılar birer provokasyondu. Başörtüsüne karşı laiklik adı altındaki karşı çıkış bir provokasyondu. Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanlığını kazanamaz çünkü Alevidir kurgusu, kazanırsa iç savaş çıkar söylemi bir provokasyondu.

Türkiye’de ne iç ne de dış politika yolunda gitmiyor. Türkiye kapitalizmi kendini çok kutuplu dünyaya adapte edecek formülü bulamıyor. Klasikleşmiş kaos senaryolarına dönülmesinin asıl nedeni budur. Türk burjuvazisi bir yol haritası koyamıyor, ideolojik olarak harap olmuş bir klasik model var. NATO ile Asya emperyalizmi arasında bocalama sürecine girildi, kendi başına ayrı bir rota çizmesine de kimse izin vermiyor. Dolayısıyla elde kala kala eski Türkiye, eski Türkiye’nin eski sorunları ve iktidarda kalmak, seçimi kazanmak kaldı. İktidara yakın kurum ve çevrelerin ‘’iktidarı seçimle vermeyiz’’ söylemleri de ortamı iyice germeye yol açıyor. Muhalefet kanadı da Cumhur İttifakı seçimi kaybetse bile gidemeyebileceğini düşünüyor, olası devlet sınıfları arasında bir kanlı düello dile getiriliyor… vs.

Siyası iktidar mevcut durumda seçimi kazanamayacağını biliyor. Öyleyse farklı ve ses getiren bir pratik sürece ihtiyacı vardır. Seçim sürecine akıtacağı sıcak para desteği lazım. Bunu kısmen Rusya ve Körfez ülkelerinden elde edebiliyor, enflasyonu geçici olarak aşağı çekebiliyor. Bazı kesimlere maddi olanak ve iş garantisi verebilirlerse oradan da oy devşirebilirler. Alevi açılımı, Kürt açılımı, başörtüsü meselesi, milli araba vb. meseleler bir yere kadar etkili ama seçim kazandırmaya yetmiyor. Şimdi, önümüzdeki seçimin belirleyeni açıktır ve siyaset ekseni de buraya dönecektir: Kürtler! Siyası iktidar esas kurgusunu bu sorun üzerinden yapacaktır. Bir süredir İmralı yine gündeme getirilmeye, Demirtaş gündemde tutulmaya başlandı. HDP ile görüşme yapıldı, beklenen sonuç alınamadı. Bahçeli’nin HDP ile ilgili aynı hafta içinde yüz seksen derecelik iki ayrı açıklamasının nedeni de bekledikleri sonucu alamamalarıyla ilgiliydi. Bahçeli Alevilerin tepkilerine karşılık ‘’bu bir inanç’’ diyecek noktaya geldi. Milliyetçilik; ulus devletçilik döneminin ürünü iken, Bahçeli Yeni Osmanlıcılık yapabiliyor. Bunların hepsi seçim taktiğidir, iktidarda kalma manevralarıdır.

Siyasi iktidar bir yandan kendine yakın beyaz Kürtleri piyasaya sürüyor ve ortalığa ‘’yeni bir açılımın’’ yaygarasını yerleştiriyor. Aynı zamanda da Suriye’ye kara harekatı ile seçimleri alabileceğini düşünüyor. İktidar yanlısı Kürtler (M. Metiner vb.), Hizbullah ve bu çevreyle aynı noktada buluşan eski HDP’li şimdi SES Partili A. Bilgen gibi kişi ve kurumlar legal planda Kürt oylarının geleceğini tayin etmeye çalışıyorlar. Anayasa tartışmalarının revaçta olduğu bir zamanda ‘’Kürtsüz Anayasa olmaz’’ diyecek çıkışlar yapıyorlar. Diğer yanda ise Amerika ve Rusya’yı zorlayarak Kobani, Mınbiç ve Tel Rıfat’a bir kara harekatı planlanıyor.

13 Kasım’da İstanbul Beyoğlu’ndaki bombalı eylem bir provokasyondu ve her şey tam bir mizansen havasındaydı. Bu olayın ‘’derin siyaset’’ merkezlerinde kotarıldığına şüphe yok. İstiklaldeki patlama Erdoğan G-20 zirvesi için Endonezya’ya gitmekteyken, tam da Türkiye’de Hakan Fidan, ABD ve Rus istihbarat teşkilat başkanlarına ev sahipliği yaptığı sırada gerçekleştirildi. Böylelikle Erdoğan, G-20 zirvesine cebinde İstiklal Caddesi’ndeki ‘’terör’’ olayıyla gitti. S. Soylu, ABD ile olan ittifak ilişkisini gözden geçirme noktasına varan açıklamalar yaptı, ABD’nin taziyesini de kabul etmedi. Erdoğan Endonezya’da elindeki kozu kullanarak ABD ve Rusya’yı ikna edebileceğini düşündü ama bu gerçekleşmedi. Endonezya’da gerçekleştirilen NATO toplantısına bile çağrılmadı. Erdoğan da ABD’yi işaret ederek ‘’akan kanın her damlasından sorumludur’’ dedi. Kısacası; ABD, Erdoğan’ın iktidarını hala onaylamıyor ve Suriye’ye kara harekatını da istemiyor. Rusya da aynı konumda. 20 Kasım’daki hava operasyonundan kısmi ‘’olur’’ dedikleri anlaşılıyor. Şu anda siyasi iktidarın seçimi kazanmasını isteyenlerin başında Rusya geliyor. Astana toplantılarında da Rojava konusunda ibre Türkiye lehine dönüyor. Suriye’de özerklik ve yerel yönetimler kabul edilemez noktasına gelindi!

Cumhur İttifakı seçimi kazanmak için gözünü karartacaktır. ABD ve Rusya ya kara harekatına izin verecek ya da Türkiye bunların ‘’hayır’’ demesine aldırmadan harekatı gerçekleştirmek isteyecektir. Kara harekatı seçimi kazandırmaya yeter mi, orası belirsizdir. Fakat seçimlerin ötesinde farklı senaryoların devreye girmesine vesile olabilir. Her olasılık devreye girebilir. Hiçbir koşulda ‘’ iktidarın devri’’ gerçekleşmeyebilir.

Aralık 2022