Bu tablo yeni değil: 31 Mart yerel seçimlerine, asgari düzeyde bile olsa burjuva seçim standartlarının çok ötesinde, her türlü kirli yöntemin kullanılacağı ve kazananının şimdiden belli olduğu bir atmosferde giriyoruz.
Ne yazık ki bu seçime giderken, devrimci demokratik güçler olarak AKP faşizminin ideolojik baskı-saldırı atakları, her gün değişen taktikleri ve ittifakları karşısında son derece hazırlıksız vaziyetteyiz. AKP faşizmi uzun zamandır, Kürt halkına karşı yürüttüğü kanlı savaştan çok yönlü faydalanıyor, büyük güç devşiriyor. Erdoğan iktidarı, rakibi olan egemen klikleri de kendi arkasında savaşmak ve kendisine destek sunmak zorunda bırakıyor.
AKP-MHP ve CHP-İYİP ittifaklarıyla seçime giren iki blok da Kürtlere karşı yürütülen kanlı savaşın kayıtsız şartsız destekçisi durumundadır ve tek blok halindedir. Diğer taraftan yine her iki blok da emekçi halkların ağır bir ekonomik buhran içindeki halinin müsebbibidir ve buna karşı umursamazdır. Erdoğan, patlıcan ile mermi fiyatlarını sorumsuzca kıyaslarken elbette ki yoksulları aşağılamakta ve Kürtleri tehdit etmektedir; ama esas olarak ortağı olduğu ve sırtını dayadığı sermaye kesimlerinin, askeri bürokrasinin ve sivil kontrgerilla güçlerinin sözcülüğünü yapmaktadır.
Bu anlamda, faşizmin kendini türlü türlü oylamalar vasıtasıyla onaylatma ihtiyacını akılda tutmak kaydıyla, yerel seçimlerin AKP’nin başarısıyla sonuçlanacağının emareleri fazlasıyla mevcuttur.
Komün Dergi olarak bileşeni olduğumuz Halkların Demokratik Partisi(HDP), 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden itibaren yapılan bütün seçimlerde egemen blokların karşısında emekçi halkların ve ezilenlerin güç birliği olarak varlığını hissettirdi. HDP, Kürt devrimci dinamiğinin ve demokratik muhalefet potansiyelinin Türkiye halklarına yayılmasının en önemli merkezlerinden biri oldu. Gelinen noktada partimizin bu seçimde “Hem kazanacağız hem de iktidara kaybettireceğiz” sloganıyla İstanbul, İzmir, Ankara gibi birçok Türkiye kentinde aday çıkarmama tutumu, ne yazık ki faşist AKP iktidarının ideolojik baskı ve saldırı ataklarının geri püskürtülmesi mücadelesini olumsuz etkilemiştir.
HDP’nin bu kararı, partinin tüzel anlamda muhatap alınarak kamuoyu önünde yapılan görüşmeler neticesinde oluşan ilkeli bir ittifakın sonucu olarak şekillenmemiştir. Tersine bu karar CHP’nin kitlesine HDP’nin meşruiyetini sorgulattığı ve HDP ile yan yana gelmekten ısrarla kaçındığı bir konjonktürde vuku bulmuştur. Bu tutum Türkiye metropollerindeki emekçi halkları en basit anlamıyla Saray ve sermaye icazetli rant belediyeciliği ile erkek egemen siyasete; daha ağır anlamıyla ise düzen içi siyasete mecbur bırakmıştır.
Faşizm koşullarında düzen karşıtı güçlerin temel mücadele aracı elbette ki seçimler, hele hele yerel seçimler değildir. Buna rağmen seçimler, sonucundan bağımsız olarak emekçi ve ezilen halkların düzenle hesaplaşmasının, onun dışında ve ona rağmen yaratılacak muhalif ortaklaşma alanlarından biridir. Düzen karşıtı güçler için “seçim sonuçlarının” değil; seçim atmosferinin ve çalışmasının devrimci potansiyel açısından ne ölçüde manivela görevi görebildiğinin önemi vardır.
Komün Dergi olarak,
- Kürdistan’da gasp edilmiş bütün yerel yönetimlerin geri kazanılması mücadelesini kayıtsız ve şartsız savunuyoruz.
- Bileşeni olduğumuz HDP’nin 31 Mart 2019 tarihli yerel seçimler taktiğini, AKP faşizmini geriletmeyeceği, ezilen halkları düzen siyasetine kanalize edeceği ve CHP’nin halk düşmanı politikalarına alan açacağı gerekçesiyle desteklemiyoruz.
- HDP’nin dâhil olmadığı bir seçim, düzen güçlerinin rahatlıkla at koşturduğu ve kendilerinin çalıp kendilerinin oynadığı bir tiyatrodan ibarettir. Mevcut yerel yönetimler yasasını, belediyelerin sermaye bağımlı bütçe politikalarını, merkezi düzeydeki baskı ve denetim mekanizmalarını ve faşizmin geldiği siyasal aşamayı dikkate alıyoruz. CHP listeleri içinde “sosyalist” adıyla kendine yer bulanlar ve HDP’nin yokluğunu fırsat bilerek Kürt Özgürlük Hareketi’ne olan burjuva-ulusalcı mesafelerini “komünist” veya “bağımsız komünist” sıfatıyla maskelemek isteyenler de dâhil olmak üzere, HDP’nin aday çıkarmadığı hiçbir Türkiye yerleşkesinde sandığa gitmeyeceğimizi ve sandığa gidilmesi çağrısı yapmayacağımızı belirtiyoruz.
Tutumumuzu HDP ve devrimci kamuoyu ile paylaşmayı bir sorumluluk olarak görüyoruz.