Avrupa’daki faşist partilerin korkutan yükselişi – Hüseyin Aykol 

Avrupa Birliği’nin oluşturan ülkelerdeki iktidarlar genellikle merkez sağ ya da merkez solda oldu. Nitekim Macaristan’da faşist eğilimli Viktor Orban, iktidara geldiğinde Brüksel’deki AB yetkilileri bunu geçici bir heves olarak gördü. Orban’ı uygulayacakları yaptırımlarla iktidardan en kısa zamanda düşürmeyi amaçladılar. Ancak Başbakan Viktor Orban’ın Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve koalisyon ortağı Hıristiyan Demokratik Halk Partisi (KDNP) geçen yıl oyların yüzde 53’ünü alarak yeniden iktidar oldu. Orban, AB için halen bir karın ağrısı yaratsa da, faşist partilerin yükselişi konusunda asıl darbeyi İtalya’da yedi.

Avrupa’nın en fazla nüfusa sahip ülkelerinden ve büyük ekonomiye sahip devletlerinden biri olan İtalya’da Mussolini’yi açıkça savunan “İtalya’nın Kardeşleri” partisinin lideri Giorgia Meloni’nin seçimlerden birinci parti olarak çıkması ve birkaç sağ partiyle koalisyon hükümeti kurmasının şokunu Avrupa kamuoyu, “İtalya’nın ilk kadın başbakanı” sıfatıyla atlatmaya çalışsa da, Meloni’nin en fazla dikkat çeken çıkışlarından biri yabancı karşıtlığı ve mülteci sorunu üzerine inşa edilmişti.

Geçen yılki Macaristan ve esasen de İtalya’da yaşanan faşist iktidar şoku, tam olarak atlatılamadan, bu yıl da Hollanda’daki erken seçimlerde Geert Wilders liderliğindeki faşist ‘Özgürlük Partisi’, sandıktan birinci parti olarak çıktı. Aylarca sürmesi beklenen koalisyon görüşmelerinden Wilders’sız bir koalisyon hükümetinin kurulması muhtemelen başarılsa da, Hollanda’nın faşist eğilimden kurtulması pek kolay görülmüyor. Çünkü bu eğilim neredeyse, tüm kuzey Avrupa ülkelerinde çok büyük bir tehlike haline dönüşmüş bulunuyor.

Faşizmin yükselişinin korkuttuğu ülkelerden bir başkası ise Fransa’dır. Son cumhurbaşkanlığı seçimlerini merkez sağda olan Macron kazansa da, onun karşısında yüzde 41.5 oy alan faşist Marine Le Pen’in 2027 yılında yapılacak olan seçimleri kazanmasından korkulmakta. Fransa’daki son üç-dört cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turundaki slogan işte bu yüzden “Bir faşiste oy vereceğime, bir hırsıza oy vermeyi yeğliyorum!” olmuştur.

Henüz iktidar ortağı olamamış olsalar da, kimi ülkelerdeki faşist partilerin bulundukları yerlerdeki oy oranları şöyle: Avusturya: yüzde 35, İsviçre: yüzde 29, Danimarka: yüzde 21, Finlandiya: yüzde 18, İsveç: yüzde 13, Almanya: yüzde 10.5, İspanya: yüzde 7,6. Bu ülkelerdeki faşist partilerin yükselişi, sadece kendi halklarını değil, tüm Avrupa Birliği’ni korkutuyor.

Yunanistan’da ise bu yıl yapılan genel seçimleri Mitçotakis’in lideri olduğu merkez sağcı Yeni Demokrasi Partisi yeniden kazanırken; faşistler de önemli kazanım edindiler. Faşist partilerin aldığı oy oranı ve kazandıkları milletvekili sayıları şöyle: Vasilis Stingas liderliğindeki Spartalılar Partisi yüzde 4,7 oyla 12; Helen Çözümü Partisi yüzde 4,6 oyla 12 ve Dimitris Naçios liderliğindeki Zafer Partisi yüzde 3,6 oyla 10 milletvekilliği kazandılar.

Korkunun odağında kendilerinin eski sömürgeleri olan devletlerde yaşayanların ekonomik ve siyasi nedenlerle yoğunlaşan Avrupa’ya göçü bulunuyor. Sömürgeci devletlerde yaşayan zengin sınıflar ele geçirdikleri refahı, sömürüp fakirleştirdikleri halklarla paylaşmak istemiyorlar. Bu korkuyu geleneksel aile yapısını korumak ve ekolojik sorunlara çare olarak yapılması gereken harcamalardan kaçınmak gibi kimi sloganlarla da süslemeyi ihmal etmiyorlar.

İşte bu yüzden, AB’nin 27 üye ülkesinin üçte birinden fazlası artık ya faşist tarzdaki hükümetler veya koalisyonlar tarafından yönetiliyor ya da faşizmden büyük ölçüde etkileniyor. Kontrolsüz göçü durdurmayı, suçla mücadeleyi, geleneksel aile yapısını teşvik etmeyi vaat ederken 2050 yılına kadar net sıfır emisyona ulaşmak için insanları yaşam tarzlarını değiştirmeye zorlamayı amaçlayan AB yasalarına karşı çıkıyorlar.

Hollanda örneği

Faşist partilerin yükselişinde son örnek Hollanda oldu. Hollanda’da 22 Kasım 2023 Çarşamba günü genel seçimler yapıldı. Neredeyse 17. yüzyıla dayanan ve son yıllarda iyice yoğunlaşan ticari ilişkiler nedeniyle, Türkiye’yi de yakından ilgilendiren seçimlerin ardından bir kadının -Türkiye doğumlu Dilan Yeşilgöz’ün- başbakan olması bekleniyordu.

Hollanda tarihine baktığımızda, geçmişteki çok sayıda eyalet 1579’da birleşti ve İspanya’dan bağımsızlıklarını ilan ettiler. 17. yüzyılda dünya çapındaki yerleşim yerleri ve kolonileriyle denizcilik ve ticarette önde gelen bir güç haline geldiler. 20 yıllık Fransız işgalinin ardından 1815’te Hollanda Krallığı kuruldu. Ancak Belçika eyaleti 1830’da ayrılarak ayrı bir krallık oluşturdu. I. Dünya Savaşı’nda tarafsız kalabilen Hollanda, II. Dünya Savaşı’nda Almanya’nın işgaline uğradı.

Modern, sanayileşmiş bir ülke olan Hollanda -coğrafi özelliklerinin de sayesinde- aynı zamanda büyük bir tarım ürünleri ihracatçısıdır. NATO ve Avrupa Birliği’nin kurucu ülkelerinden olan Hollanda, 1990 yılında Euro para birimine geçmiş bulunuyor.

Ülkenin adı “ovalar” kelimesinden gelir. Nitekim ülkenin yarısından çoğunun denizden yüksekliği sadece 1 metredir. Amsterdam ve Rotterdam şehrinin denize yakın bölgeleri ise deniz seviyesinin de altındadır. Bu yüzden şehir, setlerle -dam- denizden korunmaktadır. Hollanda, Hollanda Krallığı’nı oluşturan dört ülkeden biridir; diğer üçü Aruba, Curacao ve Sint Maarten, Karayipler’deki adalardır. Dört parçanın tümü eşit ortaklar olarak kabul edilse de, pratikte Krallığın işlerinin çoğu, Krallığın toplam arazi alanının yaklaşık % 98’ini oluşturan Hollanda tarafından yönetilmekte.

Halklar bahçesi

Hollanda’da yaşayan 17.5 milyon kişinin yüzde 75.4’ü Hollandalı, yüzde 6,4’ü Hollanda haricindeki AB ülkelerinden gelmiş kişiler, yüzde 2.4’ü Türk, yüzde 2.4’ü Faslı, yüzde 2.1’i Surinamlı, yüzde 2’si Endonezyalı ve yüzde 9.3’ü ise dünyanın dört bir yanından gelmiş kişilerdir. Surinam ve Endonezya, bir dönem Hollanda’nın sömürgesiydi.

İşte bu yüzden olsa gerek, Hollanda’da İngilizce çok yaygın kullanılmakta. Ülkenin resmi dili Hollandaca-Felemenkçe. Ancak ülkenin 12 eyaletinden biri olan Fryslan’da resmi dil Frizce’dir. Ülkenin kuzeyinde yer alan Fryslan’ın nüfusu yaklaşık 650 bin kişidir. AB’nin koruma statüsüne aldığı Frizce’nin İngilizce’nin de kökenini teşkil ettiğine inanılıyor.

Ülkede yaşayanların yüzde 54’ü hiçbir dine inanmıyor; yani Ateist. Halkın yüzde 20’si Katolik, yüzde 15’i Protestan, yüzde 5’i Müslüman ve yüzde 6’sı ise Hindu, Budist ve Musevi  olarak görülüyor.

Hollanda’ya iltica etmek üzere, birçok yerden insan geliyor. Şu anda 53 bin 496 Suriyelinin, 19 bin 204 Eritrelinin, 7 bin 106 Türkiyelinin, 5 bin 593 İranlının, 5 bin 152 Iraklının ve 94 bin 380 Ukraynalının iltica işlemleri sürüyor. Hollanda vatandaşı olarak kabul edilmek için Hollanda’da doğmak yetmiyor. Anne ve babadan en az birinin Hollanda vatandaşı olması gerekiyor. Bu arada, Hollanda’da 4 bin 570 ‘vatansız’ yaşıyor.

Yönetim biçimi

Hollanda’nın yönetim biçimi meşruti krallıktır. Yani devlet başkanı kalıtsal olarak babadan oğula geçen bir kraldır. (Miras sırasında prens yoksa prenses, kraliçe olarak ülkeyi yönetir) Ancak kralın yetkileri semboliktir ve esasen ülke iki meclisli parlamentodan seçilen bir başbakanın kurduğu hükümet tarafından yönetiliyor.

Mevcut kabineye, Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi (VVD), Hristiyan Demokratik Temyiz (CDA), Demokratlar 66 (D66) ve Hristiyan Birliği’nden (CU) oluşan bir koalisyona Başbakan Mark Rutte başkanlık ediyordu. Başbakan Mark Rutte yönetimindeki koalisyon hükümeti, 8 Temmuz 2023 günü dağılınca, erken seçim kararı alındı.

Hollanda’da iki meclis var: Senato (Eerste Kamer) ve Temsilciler Meclisi (Tweede Kamer)

Senatoda 75 sandalye bulunur. Üyeler ülkenin 12 il meclisi üyesi tarafından orantılı temsil oyu ile dolaylı olarak 4 yıllığına seçilir. Senatörlerde kadın temsili yüzde 40 olarak gerçekleşmiş bulunuyor.

Temsilciler Meclisi’nde ise150 sandalye bulunur. Çok adaylı seçim bölgelerinde açık liste ve doğrudan seçim ile 4 yıllığına seçilirler. Kasım 2023’te yapılan seçimlerden sonra mevcut mecliste, kadın temsili yüzde 37.3 civarındaydı.

Seçim sistemi

Temsilciler Meclisinin 150 üyesi, orantılı temsili açık listeyle seçilir. Ülke, bölgesel seçim listeleri amacıyla 20 bölgesel seçim bölgesine ayrılmış olsa da, işlevsel olarak ulusal düzeyde tek bir seçim bölgesi olarak ele alınmakta. Koltuklar, seçim listeleri temelinde ulusal düzeyde dağıtılır. İlk olarak, liste başına koltuk sayısı D’Hondt sistemi kullanılarak belirlenir ve bu, bir koltuğu güvence altına almak için 1 / 150. (% 0.67) oyluk bir seçim barajıyla sonuçlanır. Seçmenlerin tercihli oy kullanma seçeneği vardır.

Bir listeyle kazanılan koltuklar, ilk olarak, seçmenlerin mevcut yerleştirmeye bakılmaksızın, öncelikli oylarda, bir koltuk için gereken oy sayısının en az yüzde 25’ini (etkin olarak toplam oyların % 0,17’si) alan adaylara tahsis edilir. Bir listedeki birden fazla adayın bu eşiği geçmesi durumunda, sıralamaları alınan oy sayısına göre belirlenir. Kalan sandalyeler, seçim listesindeki yerlerine göre adaylara tahsis edilir.

Hollanda’nın mevcut Temsilciler Meclisi’nde bu yüzden 15 parti temsil edilmekte. Bu partilerden biri, daha önceki parlamentoda yer almayan yeni partidir. Oyların böylesine dağıldığı parlamentodan hükümeti çıkarmak oldukça zor olduğu için koalisyon görüşmeleri aylarca sürebiliyor; ancak yeni hükümet görev başına gelinceye kadar eskisi görevini sürdürdüğü için herhangi bir siyasi sorun olmuyor.

Çifte vatandaşlığın çok sıkı kurallara bağlandığı Hollanda’da, Türkiye’deki seçimlere katılabilen -Türkiye pasaportuna sahip- 290 bin seçmen yaşamaktadır. Son cumhurbaşkanlığı seçimine söz konusu 290 bin kişiden 160 bini oy kullandı ve oyların yüzde 70’i Recep Tayyip Erdoğan’a verilirken, Kemal Kılıçdaroğlu’nun oy oranı yüzde 30’da kaldı.

Ekonomi

Hollanda’nın en çok ihracat ve ithalat yaptığı ülkeler hemen hemen aynı ülkelerdir. Almanya, Belçika, Birleşik Kralık, Fransa ve ABD’ye sattığı rafine petrol, yayın ekipmanı, paketlenmiş ilaçlar, fotoğraf ekipmanı ve bilgisayarlardan 2021 yılında 839.6 milyar dolar kazandı. Bu rakamla dünyada 7. sıradadır.

Almanya, Çin, Belçika, ABD, Rusya ve Birleşik Krallık’tan satın aldığı ham petrol, rafine petrol, yayın ekipmanı, bilgisayarlar ve arabalar için 2021 yılında 735.7 milyar dolar ödedi. Bu rakamla da dünyada 7. sırada. İhracat ve ithalat sonrasında cari hesap bakiyesi 73.1 milyar dolardır. Bu rakamla dünyada 6. sıradadır. Böylesi olumlu bir ekonomiye sahip olan ülkede kişi başına ulusal gelir 56 bin dolar seviyesindedir.

Hollanda’nın tarım ürünleri ihracatı -yine 2021 rakamlarıyla- 118 milyar dolar gibi rekor bir seviyeye ulaşmış bulunuyor. Söz konusu ihracatın 85.5 milyar dolarlık bölümü Hollanda’da üretilen tarım ve gıda ürünlerinden oluşurken, 32.8 milyar dolarlık kısmı transit ihracat (re-export) yoluyla elde edildi. Aynı dönemde 81.9 milyar dolarlık ithalat gerçekleştiren ülkenin tarımda 36 milyar dolarlık cari hesap bakiyesi söz konusu.

Askerlik görevi ve ordu

Ordu için zorunlu askerlik, 1997 yılında askıya alındı. Hollanda vatandaşlığına sahip olan erkek ve kadınlar, gönüllü hizmet için 17 yaşından itibaren orduya katılabilirler. (Orduda tam zamanlı personelin yüzde 14’ünü kadınlar oluşturuyor) 20 bini kara, 9 bini deniz ve 7 bini hava kuvvetlerinde olmak üzere orduda 36 bin kişi var. Ülkenin polis teşkilatında ise 7 bin kişi ve bu birimlerde yardımcı eleman olarak 5 bin kişi çalışıyor.

Hollanda ordusundan kimi ekipler, NATO’nun operasyonlarına katılıyor. Şu anda 350 kişi Litvanya’da, 200 kişi ise Romanya’da bulunuyor. Bu arada, Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgaline yanıt olarak, Hollanda dahil bazı NATO ülkeleri, Doğu Avrupa’daki NATO topraklarında konuşlandırılan savaş gruplarına ek birlik ve ekipman gönderdi.

Öte yandan, Hollanda hükümeti, 11 Temmuz 1995 tarihinde Bosna-Hersek’in Srebrenitsa kasabasında, Sırp güçleri tarafından katledilen 8 binden fazla Müslüman erkek ve çocuğun yakınlarından resmen özür dilemek zorunda kaldı. BM’nin barış gücünde yer alan Hollandalı askerler, katliamı önlemedikleri gibi seyirci kalmışlardı.

Türkiye-Hollanda İlişkileri

Türkiye-Hollanda diplomatik ilişkilerinin tarihi 17. yüzyıla uzanmakta. 1612 yılında ilk Hollanda Elçisi Cornelis Haga İstanbul’a atanmış, aynı yıl Sultan I. Ahmet tarafından Hollandalılara “ahidname-i hümayun” verilmiştir. Diplomatik ilişkilerin tesisi ile Hollandalı tüccarların Osmanlı İmparatorluğu’ndaki faaliyetleri artmıştır.

Hollanda, 22 milyar dolar ile Türkiye’ye en fazla doğrudan yatırım yapan ülkeler arasında yer alıyor. Ekonomi Bakanlığı’nın verilerine göre Hollanda’nın Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırımlardaki payı yüzde 16 seviyesinde. Türkiye’de 2 bin 711 Hollanda sermayeli şirket faaliyet gösteriyor. Hollandalılar Türkiye’de gıda, temizlik ve finans sektöründen sonra enerji sektöründe de büyüyorlar. Türkiye’deki en büyük Hollanda şirketleri: Shell, Unilever, ING Bank, NN Hayat ve Emeklilik, Atasun Optik, Perfetti Van Melle, Philips ve diğerleridir.

Nasıl bir hükümet kurulacak?

Hollanda’da -seçim sonrasında henüz yeni hükümet kurulamadığı için görevde bulunan- mevcut hükümetin en büyük ortağı durumundaki Özgürlük ve Demokrasi için Halk Partisi’nin (VVD) Genel Başkanı Mark Rutte, istifa ettiği için parti Dilan Yeşilgöz liderliğinde seçimlere girmişti.

Halen Adalet Bakanı olan Yeşilgöz, seçimleri kazanabilmek için partisinin politikasını daha da sağa kırmış ve hatta seçimler öncesi, Wilders ile birlikte koalisyon hükümeti kurabileceğini ima etmişti. Ancak Yeşilgöz’ün göç karşıtı söylemleri, Wilders’ınki kadar samimi bulunmamış olmalı ki, Hollanda’da seçmen Wilders’ın partisini birinciliğe taşırken; Yeşilgöz’ün partisini üçüncülüğe düşürdü.

Seçimlerde partisinin birinci olmasına kendisi bile şaşıran Wilders, bir hükümete girmek için söylemini yumuşatarak, kendisinin Kuran ve camilere karşı olmadığını belirtirken, kendisine oy verenlerin aslında o kadar da radikal (yani faşist) olmadığına dair kamuoyunu Wilderslı bir hükümete hazırlama haberleri de yaygınlaşmaya başladı.

Sonuç olarak, Avrupa’da özellikle de Ukrayna savaşı sonrasında giderek yükselen faşizm ve ırkçılık önümüzdeki dönemde başka ülkeleri de etkisine alacak gibi görünüyor.

                                                                                                                    06.12.2023