Komün, bir kez oluşmayagörsün, tarih boyunca meydana gelen tüm yapılara, olaylara ve davranışlara etkide bulunur. Meta ilişkileri bir yandan önüne çıkan her şeyi yozlaşmaya ve çürümeye mahkûm ederken; öbür yandan komün gücü insanlığın kendisini gerçekleştirebileceği üretken zeminleri yaratır. Komün, sınıfsız toplum çözüldükten sonra maddi varlığı parçalansa bile, her aşamada derinden söz sahibi olmaya devam eder.
İçinde yaşadığımız dünyada; mülkiyet duygusunun herkesi sarıp sarmaladığı, gösterişin ve bireyciliğin marifet sayıldığı kapitalizm çağında komün, geçmişin bir yanlışlık anı ve artık yaşanması imkânsız ütopyası olarak görülmektedir. Hâlbuki komün, gerçekliğin kurucu ögesi olarak ezilenlerin mücadele deneyimlerinde kanlı canlı meydandadır. Spartaküs’ten Şeyh Bedreddin’e, Paris Komünarlarından Ekim Devrimi’ne, Bolivya dağlarından Mahir, Deniz ve Kaypakkaya’ya yayılan tufan, komün gücünün tezahürüdür.
Bu hakikatin ışığında Komün Dergi sosyalizmin teorik-politik sorunlarıyla ve bölgemizin siyasal problemleriyle uğraşmaya niyetlidir. Düşük düzey solculuğun, burjuvazinin dünyasından rol çalan kısa süreli gelgitlerin, kurmaca gösterilerin, kampanyacı heveskârlığın ötesinde bitimsiz devrimcilik hedefinden vazgeçmemeye kararlıdır. Komün Dergi mevcut egemen gerçekliği yani sermaye düzenini değiştirmeye cüret edecektir.
Komün, sırtını komünal ilişkilerinin temizliğine, kendiliğindenliğine, Anadolu ve Ortadoğu halklarının halen parıldayan aşağıdan dinamiklerine yaslıyor. Bilme, anlama ve değiştirme iradesi olarak zihnini Marksizm ile donatıyor, ideolojisini yerelleştiriyor. Komün’ün bedeni ezilenlerin arasında, gözü ve kulağı mücadele edenlerin hizmetindedir.
Her ezen sınıf gibi burjuvazi de kültürüyle, okuluyla, konutlarıyla, fabrikasıyla, devletiyle ve her türden gerici tahakküm araçları ile bir sınır çizgisi çekiyor. O çizgi arkasında saf tutarak kendisini koruyor ve yeniden üretiyor. Komün, burjuvazinin çektiği sınır çizgilerini ihlal etmeye ve parçalamaya cüret ediyor.
Komün popülist siyaseti, popüler figürleri, sivil toplumculuğu, yatay örgütlenmeyi, liberter çizgiyi meta ilişkilerini ve sermaye birikimini yok edecek bir yöntem olarak görmüyor. Komün, liberalizmin görünür olma halini yücelten küçük burjuva zihin dünyasını ve bireye dair tüm öznel kategorilerin kutsandığı evreni reddediyor. Komün kolektif aksiyona ve pratiğin içerisinde eriyerek üretme haline davet ediyor.
Türkiye sosyalist hareketinin bir parçası olarak Komün, geçmişin trajedilerine, yalnızlıklarına, yenilgilerine, sinikliğine, pasifizmine tanıktır. Aynı zamanda bu toprakların devrimcilerinin başardığı, muktedir olduğu, kendini gerçekleştirdiği ve destanlaştığı kesitlere de ortaktır.
Komün’ün varlığının uçları Mustafa Suphi’nin gemisine, grevlere, gençlik isyanlarına, 71 kopuşuna, hapishane direnişlerine, Gezi isyanına, Kürdistan kentlerine, Ortadoğu’ya ve taşı dahi olmayan binlerce mezara dağılmıştır. Bu varlık, hem mirasımız hem de mücadele hırsımızdır, bugünler için bir mihenk taşıdır. Herkesin geçmiş ile bugünü kıyaslayabileceği, gelecek için kendisini organize edebileceği bir mihenk taşı!
Komün, bazen postmoderleşen bazen de darlaşan teorinin, kısır tartışmaların, bitip tükenmez örgütsel mülkiyetçiliğin ötesinde; üretken, kesintisiz, canlı ve bütünsel bir Marksist-Leninist devrimcilik hedeflemektedir.
Cüret edeceğiz!
KOMÜN