Darülmualliminli gençlere – Ethem Nejat

Anadolu’da, Rumeli’de, on seneden fazla sizin aranızda, sizin metruk ve mahrum muhitinizde sizinle hemdert yaşadım. Parlak üniformalı ve şık tuvaletli Sultani talebesi sizlere tezyif nazarlarıyla bakarken, ben sizlerde çok yüksek, çok vakur ruhlar okudum.

Biliyordum ki, siz hep proletaryanın çocukları idiniz; ekmek parasını güç çıkaran ve sizin karnınızı ve dimağınızı doyuramayan ecir babaların evlatları idiniz… Sizin zekânız, dirayetiniz, liyakatiniz bile olsa, sizi zadegan mektepleri almazdı, alamazdı…

Siz Darülmuallimin’e ancak yaşayacak biraz ekmek bulmak ve pek inkişaf edemeyen ihtiyaç fikrinizi duyurmak için gelirdiniz. Maarif Nezaretleri size üvey evlad nazarıyla bakardı. Çünkü siz kimsesizdiniz; halis proletaryanın çocukları idiniz.

Yemek, içmek ve yatacak bir bucak bulmak için geldiğiniz Darülmuallimin’de kazandığınız sanat, malumat ve ilim, sizin şahsiyetinizi onlar nazarında değiştiremezdi. Çünkü siz yine proleterdiniz, yine burjuvanın hademesi idiniz!..

Siz süslü ve zarif giyinemiyor, şık kravat bağlayamıyor, salon beylerine mahsus temennaları edemiyor, burjuvalara mahsus reveransları yapamıyordunuz. Onun için siz tezyife, tahkire layık işçi ve köylü makulesi insanlardan idiniz!.. Burjuva hükümetleri sizden öc almak için sizi köylüler içinde çalışmaya mahkûm ediyordu. Zehiy mantık! Bu nasp ve tayin, onların, o sarayların, saltanatların Maarif Nezareti nazarında bir mahkûmiyet, bir sufliyet idi. Siz, Darülmualliminliler, kendi öz sınıfınız, ezilen, soyguna uğrayan ve cahil bırakılan biçare halkın arasına girdiğiniz zaman köylüyü, köy çocuğunu, işçi yavrusunu kurtarmaya çalışıyordunuz, sevine sevine çalışıyordunuz; onların bir mahkûmiyet addettiği hali, siz mazhariyet addediyordunuz…

Burjuva maarif nezaretleri, zengin çocuklarına mahsus mekteplerin muallimlerini takdir ve tahsin eder ve mükâfatlandırırken, siz ömürlerinizi bir lokmaya kifayet etmeyen maaşınız ile köylerin, kasabaların ıssız sokaklarında, harap ve yıkık evlerinde sefil bir hayat geçiriyor, aile teşkil edemiyordunuz. Teşkil etseniz bile, bu aile, sefalet ve mahrumiyet içinde sürükleniyordu… Siz biliyordunuz ve fiilen öğreniyordunuz ki, aile sizin değil, aile zenginlerin, burjuvaların, esnafın, devletlûlarındır. Sizin için aile mefhumu bir ademdi. Ziynetli kelimelerle burjuva edebiyatının yazdığı, sena ettiği saadet-i aile yokluktan, sürünmekten, hiçten başka bir şey değildi!

Darülmualliminli genç! Sen kendin çok iyi biliyorsun ki sen proleter evlâdısın.

Baban nasıl kolunun kuvvetiyle çalışıyor ise, sen de günde on onbeş saat kafanı yorarak, beynini çatlatarak çalışacaksın… Bugün daha pek genç ve mektep talebesi isen, yarın bugünkü tarzı hükümetin muhakkir gördüğü bir iptidai mektebin mürebbisi olacaksın… Ve muallimlerin çektiği azabı, açlığı çekmeye ve mektebin ve talebelerinle devletlûların mektebi yanında hakir kalmaya mahkûm olacaksın.

O halde ey genç! Ey yarının mürebbisi! Şimdiden menfaatini bil!.. Sen gündelikle çalışan işçiden başka bir şey değilsin! Koluyla çalışan, uzvi faaliyetini bir lokma yiyeceğe hasreden, bu haksız ve hain cemiyet içinde ilimden, fenden hisse ve kısmet alamayan biçare işçi gençler ile bir sırada, bir halde, bir endişede olduğunu idrak et. Onlarla el ele ver, «yevm-i cedit, rızk-ı cedit» yaşayan sınıfın gençleri, çocuklarıyla birlikte çalış, yarının inkılâp hazırlıkların yap!

Bu inkılâp tufanının başlangıcından evvel Darülmualliminleri ikmal edip hayata giren meslekdaşın, görmüyor musun ki, eziliyor, eziliyor da öz iktisadi haklarını müdafaa etmek liyakat ve azmini göstermiyorlar. Onlar gençliklerinde eğer bütün ezilen, çalıştırılan, soyulan ammenin gençleri ile ittifat edip iktisadi ve siyasi haklarını müdafaa zımnında sendikalar, işçi dernek ve birlikleri teşkil etmek yolunu öğrenmiş olsalardı, bugün mesleğiniz esaretten kurtulmuş olurdu.

Silkininiz, yarınki müdafaa şûrasını, siz bugün gençler birlikleri içinde diğer işçi gençleriyle birlikte kuracaksınız… Silkininiz, bütün yeni bir hayata ve muzaffer bir inkılâba ait taassupsuz, riyasız ve pek ileri bir zemini, gençlik teşkilâtınız, gençlik birlikleriniz, gençlik heyecanlarınız hazırlayacaktır.

Proleter genç! Bil ki sana kuvvet ve nüfuz verecek, seni devletlilerin kuru bir aleti olmaktan kurtaracak yalnız komünizmdir.

Sen çalış ve öyle kudreti ortaya koy ve öyle muhit vücuda getir ki, Karl Marx ve Engels’in bugünkü cemiyetin belki anlamaya muvaffak olamadığı en ince, en esaslı nesirlerini tatbike vasat ve imkân hazırla.

İstikbal sensin proleter genç!.. Sen komünizm etrafında ne kadar faaliyet ihraz edersen, biz istikbalden o kadar emin olacağız ve «yaşasın (okunamadı – Y,) gençlik» diyeceğiz!

Darülmualliminli yoldaş!

Kırmızı İnkılâp için gençliğin seferberliği var.

Arş iş başına!..

Kaynak: Mustafa Suphi ve Yoldaşları, Güncel Yayınları, İstanbul, 1977, S. 127-130