Ekmek ve Gül İstiyoruz! Emekçi bir kadının sesinden… – Aysel Argın

Çocuğumuz için ekmek ruhumuz için de gül istiyoruz! Hepimizin sevdiği bir slogandır. Anneler için çocuklarının aç yatmadığı bir dünya özlemi. Kadınlar olarak ruhumuzu besleyecek gül olması kadar doğal böylesine yaşanılır bir dünyada olsaydık her şey çok farklı olurdu eminim.

Bugün 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar günü dolasıyla tüm kadınlar sokaklara inecek ‘Ekmek ve Gül’ için. Çok da 8 Mart tarihine inmeyeceğim. Asıl aşağıdaki fotoğrafa takıldı gözlerim ve bunun üzerine yazmak geldi içimden bir anne olarak. Bir anne, kadın ve emekçi bir kadın olmanın ağır yükünü taşımış biri olarak da.  

1957 yılında Meksika’da çekilen bu fotoğraf ne çok şey anlattı bugün bana. Görüntüde yerli bir Meksikalı kadın olan Maria Doleres Mendez, yeni piyasaya sürülen ‘Singer’ dikiş makinasını öğrenirken küçük çocuğunu da sütüyle besliyor aynı anda. Belki de sütünden başka besleyecek bir şeyi yoktur, o yüzden dikkatini dikiş makinesine vermiş. 20. Yüzyıl ortalarında Maria Doleres de tüm yoksul ve işsiz anneler gibi eğer dikiş öğrenebilirse çocuğuna ekmek ve süt alabilecek. Onun gözünde ‘Singer’ bir dikiş makinesi değil, bir çocuğunun ekmeği aynı zamanda. 

Asıl gerçeğe baktığımızda, kapitalist üretim içerisindeki kadının emeği aynı zamanda görünmeyen emektir. Isaag Merritt, 1850 yılında ilk düz dikiş makinesini Boston’da üreterek binlerce kadının küçük elleriyle milyonlar kazandı ve ardından Singer&Company adında şirket kurdu. Artık dikiş makinesi dakikada 900 ilmek atarak uzun süren ve elde yapılan dikişten sonra hızlı bir üretime geçti ve artı değeri de üretmeye başladı. Yirminci yüzyıl ortalarında dünya markası olmuş, her eve girmeye başlamıştı. ABD den sonra Avrupa’da da üretime başlayan Singer, ilk çok uluslu/global şirket oldu. Artık global sermeye düzeninde daha çok kadın emeğinin sömürülmeye başlaması demekti bu. Singer dikiş makinesi tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de tüm evlere girmiş, kadınlar evde sigortasız ve güvencesiz, çocuklarına ekmek parası kazanmak için parça başı çalışmaya başlamışlardı. Singer ‘Doğrudan pazarlama yöntemi’ni kullanan ilk firma olmuştur aynı zamanda. Singer, 130 yılda sosyal ve siyasal alanda oldukça önemli değişimlere, dönüşümlere tanıklık etti. Bir dikiş makinesi markanın olmanın ötesinde siyasal ve sosyal anlamlar kazandı. 

Osmanlıda ABD’ye karşı yükselen boykot eylemleri, anti-emperyalist mücadelenin hedeflerinden biriydi. 1905’te ve 1908’de İlan-ı Hürriyet grevlerinde Singer grevine de rastlanır. Singer’in geçmişinde üç önemli işçi eylemi yer aldı ülkemizde. 1964’de Kartal’daki üretim fabrikasında ve 1967 yılı satış mağazalardaki grevler ile 1969 yılında Kartal fabrikasında iş yeri işgali. Bu fabrikalarda kadınlar çoğunluktaydı. Sendikal faaliyetleri nedeniyle işçiler işten çıkarılmıştı ve bu arkadaşlarının işe geri alınması, haftalık çalışma saatinin 45 saate indirilmesi ve ücretlere zam yapılması talebiyle 10 Ocak’ta fabrika işgal edildi. Bir gün sonra polis işçilere saldırdı ve sis bombası kullandı. Bu saldırıda 17 kişi yaralanırken, yüzlerce işçi de gözaltına alındı.

Her yerde olduğu gibi ülkemizde de Singer sadece bir dikiş makinesi değil, kadın emeğinin en ağır sömürüldüğü dünyaydı. 2005 yılına gelindiğinde, Fatura CE 200, makinayla bilgisayara USB ile bağlanabilen ilk dikiş makinasını piyasaya sürdü. Artık üretim makine hızı ile ilerliyor, kadınlar parça başı çalışmayı fabrikalara bırakıyordu. Böylelikle kapitalizm daha fazla artı değer üretmeye başlayacaktı. Kadın emeğinin sömürülmediği, eşit işe eşit ücret taleplerinin karşılandığı ve kadına yönelik cinayetlerin olmadığı bir dünya mümkün ve bunu da kadınlar yaratacak. 

Rosa’lardan Clara Zetkin’lere, Yaşasın 8 Mart!

Aysel Argın