Endonezya Komünist Partisi-Hüseyin Aykol

Endonezya denilince akla ilk önce gelenler, ülkenin ulusal lideri Sukarno, darbeci generali Suharto olurken; dünyanın herhalde en büyük komünist kıyımına maruz kalan Endonezya Komünist Partisi’ni ise unutmamız hiç mümkün değil

Endonezya’da seçimler 14 Şubat 2024 günü yapılacak. Bu seçimlerde, Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, 460 üyeli Halk Danışma Meclisi (MPR) üyeleri, yerel yasama organlarının üyeleri seçilecek. Elde edilen seçim sonuçlarına göre, MPR’nin yeni üyeleri 1 Ekim 2024, Cumhurbaşkanı ve Başkan Yardımcısı ise 20 Ekim 2024 tarihinde yemin edecekler. Bu seçimler, dünyanın en büyük tek günlük seçimi olacak ve 200 milyondan fazla Endonezyalı oy kullanabilecek.

Uzun yıllar Hollanda’nın sömürgesi olan ve Hollanda’nın bugünkü zenginliğindeki en önemli faktörlerden biri olan Endonezya, geçmiş tarihi, bugünü ve geleceği bakımından tüm dünyanın ilgisini çeken bir yer olma özelliğini koruyor. Endonezya’nın günümüzde de dünya genelinde büyüyen önemi ise kritik minerallere sahip olmasından kaynaklanıyor.

Endonezya’nın kritik mineral kaynakları arasında nikel, bakır, boksit ve kalay bulunmakta olup bu mineraller, gelecekteki teknoloji gelişimini destekleyebilecek bir grup mineraldir. Özellikle nikel, elektrikli araçların bataryalarının yapımında kullanılan kritik bir bileşen. Bu minerallerin sınırlı mevcudiyeti, küresel talebin artması, ticaret politikası ve jeopolitik faktörler nedeniyle kritik olarak kabul ediliyor.

Ben de bu vesile ile sizlere Endonezya Komünist Partisi’ni anlatmak istiyorum: Endonezya Komünist Partisi (Endonezce: Partai Komunis Indonesia: PKI) 1965 yılında fiziksel olarak ortadan kaldırılıncaya kadar dünyanın iktidarda olmayan en kalabalık komünist partisiydi.

Önemli bir ilk örgütlenme Hollandalı sosyalist Henk Sneevliet tarafından 1914 yılındaEndonezya Sosyal-Demokrat Birliği (ISDV) adıyla kuruldu. Bu birlik aslında Hollanda’ya ait Doğu Hint Adalarındaki iki Hollanda sosyalist partisi olan SDAP ve SDP’nin 85 üyesiyle oluşturulmuştu. Bu sayede, birliğin Hollandalı üyeleri Endonezyalı aydınları sömürge halinden kurtulmak için marksizmle tanıştırdı. ISDV ilk kurulduğunda bağımsızlık isteğini dile getirmiyordu. Bu sırada örgütün üye sayısı 100 civarındaydı ve üyelerinden sadece 3 tanesi Endonezyalıydı.

Bu birlik hızlı bir şekilde radikal ve anti-kapitalist bir çizgiye kaydı. Sneevliet önderliğindeki Birlik artık Hollanda’daki SDAP için rahatsız edici hale gelmeye başlayınca ISDV’nin reformcu kanadı 1917 yılında koptu ve ayrı sosyal-demokrat partilerini kurdular. ISDV, 1917 yılında Endonezya dilindeki ilk yayını olan Soeara Merdeka’yı (Özgürlüğün Sesi) çıkardı. Sneevliet, Rusya’da başarılı olan Ekim Devrimi’ni Endonezya’da da başarılı olacağına inanmaktaydı. Partili gruplar Hollandalı askerler ve denizciler arasında yoğun propaganda yapmaya başladı. Partide Kızıl Muhafızlar örgütlendi ve üç ayda sayıları 3 bine çıktı. 1917 yılının sonuna doğru asker ve bahriyeliler önemli bir askeri üs olan Surabaya’da ayaklandı ve Sovyet ilan ettiler.

Sömürge yönetimi Surabaya Sovyeti ile ISDV örgütünü kolayca bastırdı. Sneevliet dahil olmak üzere SDV’nin lider kadrosu Hollanda’ya gönderildi. Ayaklanmanın yöneticilerine 40 yıla varan hapis cezaları verildi. Endonezya’da kalan ISDV ise sömürge karşıtı Sarekat Islam SI (İslami Birlik) ile ortak mücadele kararı aldı. Bu süreçte iki SI önderi Semaun ve Darsono, Sneevliet’in fikirlerinden etkilenerek marksizmden etkilenen diğer aydınlarla birlikte daha devrimci ve marksist bir örgüt olan Halk Birliği örgütünü kurdular. ISDV bu sırada halen illegal çalışma yürütmekteydi. Önemli sayıda Hollandalı parti kadrosunun sınır dışı edilmesi ve Sarekat Islam ile ortak çalışma yürütülmesi sonucunda Endonezyalı parti üyesi sayısı çoğunluğa geçti. 1919 yılına gelindiğinde Hollandalı üye sayısı sadece 25 iken Endonezyalı üye sayısı 400 civarındaydı.

Kuruluşu ve büyümesi

Semarang’da 23 Mayıs 1920 günü yapılan ISDV Kongresi’nde örgüt,Hint Adaları Komünist Birliği (PKH) adını aldı. Semaun parti genel sekreteri, Darsosno da yardımcısı oldu. Parti genel sekreteri de dahil olmak üzere liderlerinden beşi Hollandalı olan örgüt, Komünist Enternasyonal’e kabul edildi. PKH, 3. Enternasyonal olarak da bilinen bu birliğe dahil olan ilk Asya komünist partisidir.

Bu dönemde Hollanda sömürge yönetimi siyasi faaliyetlere ilişkin çok sıkı önlemler almaya başladı. Bunun üzerine Sarekat Islam dini konulara ağırlık vermeyi tercih ederek siyaset alanından çekilince, Komünistler ülkede aktif siyaset yapan tek örgüt haline geldiler.

Semaun 1922 yılında Moskova’daki bir işçi konferansına katılırken, Tan Malaka sürmekte olan bir işçi grevini ülke çapındaki tüm sendikaların katıldığı bir eyleme çevirmeye çalıştı. Girişim başarısız oldu ve Tan Malaka tutuklandı. Ülke içinde veya dışında sürgüne gitmek arasında seçim yapması istenince, Malaka yurt dışına çıkmayı seçerek Sovyetler Birliği’ne gitti. Semaun ise Mayıs 1922’de Sovyet Rusya’dan ülkesine döndü. Komintern’in de kararları doğrultusunda işçi sendikalarını örgütlemeye başladı. Nitekim 22 Eylül 1922’de Endonezya Sendikaları Birliği kuruldu. 1924 yılında ise, partinin ismi yeniden değiştirildi ve Endonezya Komünist Partisi (PKI) oldu.

1926 Ayaklanması

Java’da Prambanan şehrinde yapılan konferansta komünistlerin elindeki sendikalar, devrimci ayaklanmanın demiryolu işçilerinin greviyle başlamasına karar verdiler. Bu şekilde genel grev örgütlenecek ve devrimci ayaklanma başlatılacaktı. Endonezya Komünist Partisi de Hollanda sömürge yönetiminin yerini alacaktı. Ayaklanmanın Padang Sumatra’da başlaması öngörülmekteydi ancak sömürge yönetimi tarafından 1926 yılı başında başlatılan geniş çaplı tutuklamalar sonucunda örgütlenme yasağı getirildi, birçok PKI üyesi tutuklandı ve parti içinde başlayan tartışmalarla birlikte parti iyice yeraltına çekilmek zorunda kaldı.

Bu yüzden, ayaklanma planı Haziran 1926’da ertelense de, 12 Kasım günü adı günümüzde Cakarta olan şehirde sınırlı bir ayaklanma yaşandı. Bu ayaklanma birkaç şehre daha sıçradı ama kolayca bastırıldı. Ayaklanmalar yüzünden 13 bin kişi tutuklandı, 4 bin 500 kişi hapis cezalarına çarptırıldı. Binden fazla insan esir kamplarına atılırken, bine yakın kişi de Yeni Gine’ye sürgüne gönderildi. Pekçok kişi tutukluyken hayatını kaybetti. Dahası 1927 yılında PKI yasa dışı ilan edildi.

Moskova’da sürgünde bulunan Musso, 1935 yılında gizlice ülkeye döndü ve PKI illegal örgütünü tekrar oluşturmaya girişti. Parti bu sırada sendikalardaki hakimiyetini tekrar kazanmaya ve Hollanda’daki Endonezyalı öğrenciler arasında örgütlenmeye çalışıyordu.

Savaş sonrası yeniden canlanma

Endonezya Komünist Partisi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Japon işgalinin ardından siyasi sahneye tekrar aktif olarak çıktı. Hollanda’dan bağımsızlığın alınması için yoğun faaliyet gösterdi. Japon işgaline karşı silahla direnen birçok gerilla partinin emrindeydi. Hollanda sömürge yönetimine karşı başarıyla mücadele veren komünistler, ulusal lider Sukrano’yu endişelendiriyordu. Sukarno, kendi konumunu tehdit eder gördüğü komünistlerden kurtulmak için bahane aramaktaydı. Ayrıca bağımsızlık isteyen sağcı güçler ve ABD başta olmak üzere Sovyet karşıtı Batılı ülkeler bakımından da komünistlerin güçlü varlığı rahatsız ediciydi. Bu yüzden komünistlerle diğer bağımsızlık yanlısı güçler arasındaki ilişkiler hiç iç açıcı değildi.

Musso, 1935 yılında gelip kısa bir süre sonra tekrar gitmek zorunda kaldığı Sovyetler Birliği’nden 11 Ağustos 1948 günü Cakarta’ya döndü ve partinin yönetim kadrosu yeniden oluşturuldu. 1948 yılında imzalanan Renville Anlaşması sonucu silah bırakan bazı komünist gerillaların durumu, Endonezya sağını rahatlattı ve saldırıya geçmeye zemin hazırladı. Ordunun iddiasına göre Endonezya Sovyet Cumhuriyeti kurmak niyetinde olan komünistler ayaklanma peşindeydi. İddiaları reddeden PKI kamuoyunu sükunete çağırsa da komünistlere karşı yeni bir bastırma harekatı başladı. Bu sefer binlerce parti militanı öldürüldü ve 36 bin kişi tutuklandı. Öldürülenler arasında 31 Ekim günü öldürülen Musso da bulunmaktaydı. 

Bu gelişmelerden sonra PKI liderlerinden Aidit ve Lukman Çin’e gitmek zorunda kaldı. PKI yasal olarak yasaklanmasa da fiilen ağır saldırıya maruz kalmıştı. Kısa bir süre sonra ülkesine dönen Dipa Nusantara Aidit liderliğindeki partinin 1949 yılında yeniden inşasına başlanabildi. Parti yönetimi olarak 1950’li yıllarda cumhurbaşkanı Sukarno yönetiminin sömürgeciliğe ve Batıya karşı ulusal tutumunu desteklediler. Aidit ve Sudisman, Lukman, Njoto ve Sakirman’dan oluşan ekibi partiye yeni katılan genç bir kuşaktı; nitekim hiçbirisinin yaşı 30’un üzerinde değildi. Aidit liderliğinde parti gittikçe büyüdü. 1950 yılında 5 bin olan üye sayısı 1954 yılında 165 bine çıktı. 1959 yılında ise rekor bir sayı olan 1.5 milyona ulaştı.

1950’li yıllar

Endonezya Komünist Partisi, 1955 seçimlerinden önce Sukarno’nun güdümlü demokrasi planlarını savunmaktaydı ve dahası Sukarno’nun aktif bir destekçisiydi. 1955 seçimlerinde PKI oyların yüzde 16’sını alarak dördüncü sırada yer aldı. 257 üyeli mecliste 39 vekillik, 514 üyeli senatoda ise 80 senatörlük kazandı. Bu dönemde, Java’da sürmekte olan Hollanda hakimiyetine karşı muhalefet PKI siyasetine benimsedi. Bu gelişmelere rağmen ve daha sonra PKI’nin talebiyle kapatılacak olan İslamcı Masyumi Partisi, Komünist Parti’nin kapatılmasını isteyebiliyordu. PKI kontrolünde olan sendikalar ise Hollandalı şirketlere el konulmasını talep ederek eyleme geçecekti. Böylelikle el konulan yabancı şirketlere karşı verilen mücadele, Komünistlerin ulusal ölçekte sahiplenilmesini sağladı.

Karışık iç siyasi ortam sürerken Şubat 1958’de ABD yanlısı ordu üst yönetimi ve sağcı partiler darbe girişiminde bulundular. Sumatra ve Sulawesi’de iktidarı ele geçiren güçler Endonezya Cumhuriyeti Devrimci Hükümeti’nin kurulduğunu ilan ederken komünistleri tutuklamaya ve öldürmeye başladılar. PKI ise isyanın bastırılması için Sukarno yönetiminden yana oldu ve sonunda isyan bastırıldı. Dahası ordunun 1959 Ağustos ayında PKI kongresinin toplanmasını engelleme girişimi başarısız oldu.

1960’lı yıllar

PKI, Sukarno’yu desteklese de, siyasi bağımsızlığını kaybetmedi. Mart 1960’ta PKI, Sukarno’nun ülke bütçesini demokratik olmayan şekilde kullandığı için eleştirdi. Temmuz ayında ise hükümeti eleştiren yazılar sebebiyle PKI yönetimi ordu tarafından tutuklansa da Sukarno’nun emriyle serbest bırakılacaktı. Partiye artan destek üye sayısına da yansıdı ve 1965 yılında üye sayısı 3 milyona ulaştı. Böylece Endonezya Komünist Partisi, Sovyetler Birliği ve Çin dışındaki en güçlü komünist parti haline geldi. Partinin kitle örgütlerinde önemli desteği vardı. Sendika, gençlik, kadın ve kültür örgütlerindeki üye sayısı, Endonezya nüfusunun beşte birine ulaşmıştı.

Mart 1962’de PKI hükümete katıldı: PKI liderleri Aidit ve Njoto bakan oldu. Aynı yıl Nisan ayında parti kongresini topladı. 1963 yılında Malezya, Endonezya ve Filipinler hükümetleri bölgesel toprak anlaşmazlıklarıyla ilgili yapılan zirvede Filipinler Cumhurbaşkanı Macapagal tarafından ortaya atılan bölgesel bir birlik olan Maphilindo Konfederasyonu’nu gündeme aldılar. PKI Maphilindo birliğini reddetmekteydi.

Katliamlar ve son

Sukarno’nun Endonezya Komünist Partisi, ordu, milliyetçiler ve İslamcılar arasındaki denge politikası komünistlerin güçlenmesiyle bozulmuştu. Komünistlerin giderek etki alanlarını genişletmesi ve popülerliği başta ABD olmak üzere tüm anti-komünist Batılı devletleri harekete geçirdi. Ülkedeki yüzde 600’leri bulan enflasyon, Endonezyalıların hayat şartlarını da iyice kötüleştirmişti. 30 Eylül 1965 günü PKI ile ilişkili yan kuruluşlar olan Pemuda Rakyat ve Gerwani, Cakarta’da enflasyona karşı büyük bir miting düzenledi.

30 Eylül’ü 1 Ekim’e bağlayan gece Endonezya’daki en kıdemli altı general öldürüldü ve cesetleri bir kuyuya atıldı. Generalleri öldürenler ertesi sabah yeni Devrimci Konsey’in iktidarı aldığını ilan etti ve kendilerine “30 Eylül Hareketi “olarak tanıttılar. Ordunun birçok üst düzey komutanı ölü ya da kayıp olduğu için General Suharto orduya hakim oldu ve 2 Ekim darbe girişimini bastırdı.

PKI’nin generallerin öldürülmesiyle hiçbir ilgisi yokken Suharto komünistleri günah keçisi yaptı ve saldırıya geçti. Başlatılan anti-komünist katliamının başlangıcında en az 500 bin komünist öldürüldü ve fiziki olarak PKI tasfiye etti. General Suharto, siyasi olarak Sukarno’nun etkisini ortadan kaldırdı ve 1968 yılında cumhurbaşkanı oldu. Ordu üzerindeki hakimiyetine hükümet üzerinden kurduğu hakimiyet eklendi. Dönemin PKI yönetimine göre 30 Eylül darbesi ordu içinde yaşanan bir gruplaşmanın sonucuydu ama bu açıklamalar kendisine yönelik saldırılara engel olamadığı gibi, Sukarno’nun kabinesindeki parti liderleri bile kabine toplantısı sırasında tutuklandı.

Bu arada, İslamcı milis örgütü Ansor, ülkenin her yerinde PKI binalarına karşı saldırılara başladı. Kabul edilen verilere göre öldürülenlerin sayısı 1 milyon civarındadır. Öldürülenler arasında komünist olmayanlar da bulunmaktaydı. Özellikle Endonezya’nın ticari yapısında güçlü bir etkisi bulunan Çinli azınlık, komünist eğilimli olup olmadığı dikkate bile alınmaksızın çoluk çocuk topluca katledildiler. Böylece Malay ve Müslüman kökenli grupların ekonomik yaşama egemen olmasının amaçlanıyordu. Endonezya halkının maruz kaldığı bu kitlesel katliam 20. yüzyılın en kanlı katliamları arasında gösterilmektedir.

1965 yılından sonra

İlk başta örgütlenmeye çalışılan direnişe rağmen Endonezya Komünist Partisi 1965-66 katliamları sırasında ve sonrasında felç oldu. Eylül 1966’da parti yönetiminden geriye kalanlar özeleştiri vererek Sukarno rejimine verilen destek politikasını eleştirdi. Aidit ve Njoto’nun öldürülmesinden sonra parti yönetimi Sudisman’a geçti; ancak o da 1967 yılında ölüm cezasına çarptırıldı.

Bazı PKI militanları Doğu Java’daki Blitar bölgesine sığınmış ve beklenenin aksine kırsal bölge halkı tarafından iyi karşılanarak sahiplenilmişti. Ancak 1968 yılının Mart ayında PKI’nin bölgedeki üssü ve destekçisi konumundaki ortam çökertildi. Dahası Sukatno, Ruslan ve Iskandar Subekti yakalanarak ölüm cezasına çarptırıldılar. 30 Eylül olayları sırasında Endonezya dışında bulunan bazı partililer ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin kuruluş törenleri için bu ülkede bulunmaktaydı. Böylelikle Doğu Avrupa’da bulunan gruplarla beraber partinin sürgündeki işleyiş mekanizmasını kurmaya çalıştılar. Ancak bu yapı, ülkeden çok yalıtılmış durumdaydı ve eski gücüne kavuşması zordu.

Günümüzde partinin durumu

1999 yılında cumhurbaşkanlığı sırasında Abdurrahman Wahid, PKI’nin yurtdışında sürgünde bulunan üyelerine ülkeye dönme çağrısı yaptı ve 1945 anayasasını kaynak göstererek ülkede komünist ideolojinin tartışılmaya açık olduğunu belirtti. Ancak bu öneri, özellikle dinci kesim ve muhafazakâr devlet organlarıyla ordu tarafından eleştirildi; hatta karşı gösteriler düzenlendi.

Endonezya’da hükümetin başı da sayılan cumhurbaşkanı halk oyuyla ayrıca seçiliyor ve kabinesini kendisi oluşturuyor. En son 2019 yılında yapılan parlamento seçimlerinde en yüksek oy oranlarına sahip sosyal demokrat eğilimli partilerden Endonezya Demokrat Parti-Mücadele ya da PDI-P aldığı yüzde 19,3 oyla 128 vekillik kazanırken; Demokrat Parti ya da PD aldığı yüzde 7,8 oy oranıyla 54 vekillik kazandı. Komünistler ise halen yeniden örgütlenebilmiş değiller. Eski PKI üyeleri Endenozya’da kara listededir ve devlet kurumlarında işlere girmeleri yasaktır.

*12 Şubat 2024 günü kaleme alınan bu yazı için Wikileaks kaynaklarından yararlanılmıştır.