‘FETÖ’ ‘FETÖ’ diyenler gerçekte ne diyorlar? – Salih Hasan

Fethullah Gülen tarikatı ve bu tarikatın Hocaefendisi bir gecede ‘FETÖ’ye dönüştürüldü. Bu büyük bir politik manipülasyondur ve soluyla, sağıyla, ortasıyla, bürokratları, aydınlarıyla bu düzenin bütün kurumları bu hileyi gerçek kılmak için uğraşıyor. ‘FETÖ’ demek bütün bu Fethullah düzenini aklamak, kendilerini Fethullahilikten arındırmak içindir. ‘FETÖ’ demek en başta AKP ve Tayyip Erdoğan’a bağlı olmak ve ona biat etmektir. Burada düzen kurumlarının ve düzen kişilerinin bu çabalarını anlamak mümkündür; ama solun ve kendisine devrimciyim diyenlerin ‘FETÖ’ demeye başlaması tam bir sıradan solcu aymazlığıdır. ‘FETÖ’ diyenler bu düzeni ve AKP’yi temize çıkarma operasyonuna hizmet ettiklerinin ayırdında bile değiller.

Bu neden böyledir, çünkü Fethullah’a lanet okuyanların hepsi Fethullah’tan daha kirli ve ikiyüzlüdür. Fethullah Fethullah’tır ve ne olduğu kırk yıldır bellidir. ‘FETÖ’ diyenler en az bu tarikat kadar Fethullahidir ve Fethullah’ı perde yaparak çok daha kirli Fethullahçılığa soyunmaktadır. Bütün bu büyük şeytan efsaneleri düzenin gerçek yüzünü örtmek içindir. 15 Temmuz’da sadece darbe olmadı, düzen tarihinin en büyük fosseptik çukuru patladı, bunlar hala bunu örtmek için çırpınıyorlar. Sistem baştan ayağa, iktidardan muhalefetine kokuştuğu için, hepsi beraber arınmak, kirleri, günahları ve suçları bir günah keçisinin üstüne yıkarak hem kendilerini hem de düzeni aklayıp paklamak istiyorlar. Kirlenmişler koalisyonu ile birbirlerine girerek bu fosseptik çukuruna dönmüş düzeni kurtarma çabasındalar. Asıl korkuları olan bu fosseptik çukurunda boğulmamak için birbirlerine destek oluyorlar. Ve bunu gizlemek için hep beraber ‘FETÖ’ icadıyla aptala yatıp toplumu da aptallaştırmak için çırpınıyorlar. Bu bir olumlama değildir, tersine halk ve devrim düşmanlığında kimse Fethullah’a yetişemez. Şimdi Gülen’den daha geri ve azgın dinci tarikatların hepsi boşalan her yere sızmanın ve el koymanın it dalaşına başladılar.

Fethullah Gülen hakkında tüm anlatılanlar doğrudur ve ‘FETÖ’ diyenler bizim bildiğimizden daha fazlasını biliyorlar. Fethullah Gülen bu düzen ve bu devlettir, ne eksik ne fazla. Bu devleti ve kirli düzeni anlamak isteyenler Fethullah Gülen’e, Fethullah’ı anlamak isteyenler bu devlete ve düzene baksınlar. Baksanıza nasıl kılıktan kılığa girerek bir ‘FETÖ’ umacısıyla kendilerini gizliyor ve milyonları koyun gibi kandırıyor. Bu kadarını Fethullah bile yapamaz. ‘FETÖ’ denilerek gizlenmek istenen budur. AKP ve Erdoğan çetesinin günahları, 17 Aralık yolsuzluk dosyaları ve diğer hırsızlıkları Fethullah’ı lanetleme kampanyalarıyla örtülemez. Bu ancak Türkiye’de görülebilecek kolektif yani bir bütün halkın aptallığa yatmasıdır. Fethullahçı diye 50 bin civarı insanı soruşturup yargılayacaksın ama Tayyip’e ve AKP’ye dokunmayacaksın. Dokunmak bir yana her şeyi olduğu gibi bu kanlı saldırıyı da fırsata ve kara geçirmesine izin vereceksin. Kılıçdaroğlu da aptallığa yatıyor. Aptallığı kabullenmek, bir müddet sonra gerçekten herkesi aptallaştırır.

1960’lı yıllarda Gülen, aslında ilkokul mezunu bir imamdır, kendisine vaizlik görevi verilmiştir, kadrolu vaiz değildir ve Erzurum’da Komünizmle Mücadele Derneği’ni kurmuştur. Fethullah Gülen Nur tarikatına girerek devlet desteğiyle bu tarikatı ele geçirmiştir. Orta Asya cumhuriyetlerine açılmak için önce Özal, bilahare Demirel ve Ecevit zamanında ve MİT tarafından önü açılmıştır.

Gülenin TSK’ya sızması kargaları güldürecek bir yalandır. Gülen başından itibaren TSK’nın Gladyo ile irtibatlı biriminin resmi elemanıdır ve NATO’dan daha fazla NATO’cudur ve militaristtir. Gladyo NATO’nun bir parçası, gizli NATO’dur. Gülen orduya sızmadı, bizzat NATO subayları ve kontrgerilla eliyle yalnız TSK içinde değil, devlet ve düzende yükseltilmiştir.  Bunlar Allah’ın da kulun da bildiği gerçeklerdir.

Herkes büyük bir şaşkınlıkla, bunlar nasıl oluyor diye soruyor ve bu örgütün tarihte eşi benzeri görülmedik gizli bir örgüt olduğunu hayretle ilan ediyorlar. Erdoğan’ın, Hulusi Akar’ın yaverleri Fethullahçı olmayacak da solcu, demokrat mı olacaktı? Bunlar zaten Fethullahçılardı. Bakanlıklar, bakanlıkların müsteşarları, HSYK, Yargıtay dâhil tüm yüksek denilen mahkemeler, hâkimler, savcılar, kaymakamlar, valiler ve tüm kilit devlet bürokrasisine bunlar gökten inmediler.

Bütün düzen koruyucuları şimdi suç ortaklıkları çıkmasın diye yırtınarak azgın bir kampanyayla ‘FETÖ’ hayaletini paramparça ediyorlar. Hiçbir hokkabazlık kimseyi kurtarmaz, gök kubbenin altında hiçbir kirli iş gizli kalamaz; hele halklara karşı işlenen suçlar, hepsi belgelidir. Hepiniz Yenikapı’da Fetoculuğunuzu ilan ettiniz. Bütün faşist ve Fethullah yalakaları iğrenç bir ikiyüzlülükle vurun kahpeye diyor. En çok bağıranları biliyoruz, onlar en çok ‘FETÖ’ işbirlikçileridir. Düzen solu, sol liberaller ve reformcular da bir biçimde Fethullahçılıktan geçmiştir. Liberaller ve sol geçinen aydınlar içinde de ‘FETÖ’ kulları çoktur. Nasıl da alçalıyorlar, nasıl acımasızlar, nasıl infazcılar, nasıl küfürbazlar. Kaba intikamcılık, hoyrat bir vandallık, lümpen bir azgınlık kol gezmekte. Aslında kendi kendilerine küfrediyorlar. Fethullah Gülen’e yapılan bütün sövgüler soluyla, sağıyla, ulusalcısı, İslamcısı, milliyetçisi, liberali, sosyal demokratı kendilerini tarif ediyor. Devam edin, dökün kirli çamaşırlarınızı. Tayyip baş Fethullahçıdır, Bahçeli faşistleri ondan geri kalmaz, Ecevit, Baykal, Kılıçdaroğlu hepsi Fethullah tezgâhından geçtiler.

15 Temmuz’dan bu yana kesintisiz biçimde Fethullahçı operasyonları sürüyor. Kuyruğundan kendisini yemeye başlayan yılanın geleceğinden daha parlak değildir bu düzenin ve düzen kurumlarının hali. Düzen Fethullah’tan nasıl ayıklanır, bu mümkün olmayan bir şeydir. Bütün bu operasyonların sonucu, düzen görünürde Fetullahçı cadı avını derinleştirip daha ince ve sinsi biçimde Fethullahileşmektedir. Fethullah operasyonları sonucunda düzen tümden Fethullahileşerek çıkacaktır. Yenikapı bunun ittifakıdır. Yenikapı’da düzen kanatları hepsi nasıl hazır oldular Fethullahi düzeni yani kendilerini kurtarmak için birbirlerine sarıldılar. Bunların hepsi Fethulahidir ve düzenin ayakta kalması daha fazla Fethullahi olmasına bağlıdır.

Yenikapı Erdoğan’ın gücünü çok aşan bir koalisyondur ve düzenin bütün kolları, bacakları, dalları, yaprakları, kurum ve kurulları, sınıf ve zümreleri, ideolojileri ve politikalarıyla birleşmiştir. Başka türlü okumak gaflet değilse delalettir ve sisteme can suyu vermektir. Yenikapı’da Türkiye toplumu bok çukuruna doldurulmuştur. Bu tabir bile durumu ifade etmeye yetmez, Türkiye toplumu Yenikapı‘da milyonlarla salhaneye sürülmüştür. Tüm Aleviler, tüm laik yaşamı benimseyen milyonlar ve CHP’nin sol yüzüne kanan tüm demokratlar, Kılıçdaroğlu eliyle Erdoğan’dan daha öteye selefi cihatçılara teslim edilmiştir. Cübbeli Hoca ve TSK Genelkurmay Başkanı birbirine çok yakışmış, takke düşmüş kel görünmüştür. Tarikatlar ve TSK, Cumhuriyet tarihi boyunca birbirleriyle yalancı pehlivanlar misali didişerek, gerçekte sermayenin tüm kirli işlerinin suç ortaklığını yaptılar.

Yenikapı’da yeni olansa maskelerin indirilmesidir. TSK, laikliğin bekçisi peçesini yırtarak İslam cihadının, İslam cihadına yaslanan Türk sermayesinin kirli çıkarlarının ordusu olduğunu açıkça ilan etmiştir. Yenikapı’dakilerin hepsi bunun bilincindedir ve bunun için yeni Fethullah’ın, Fethullah’tan daha Fethullahçı olmak zorunda olan Erdoğan’ın etrafında toplanmıştır. Yenikapı’daki dinsel törenle eski Fethullah lanetlenerek gömülmüş, yeni Fethullah kutsanarak tahta çıkarılmıştır. Sonu eski Fethullah’tan daha korkutucu olacaktır.

Fethullah ve Fethullah’tan daha kirli tarikatlar Türkiye’nin gerçekleridir ve taş gibi gerçeklerdir. Ancak sonuçta bunların tümü çeşitli araçlardır ve bütün hepsi kul yapısı kurum ve kuruluşlardır. Bunlar bir biçimde yenilenebilir, reformdan geçirilip düzeltilir. Türkiye’nin asıl sorunu bunlar değildir; Türkiye’nin asıl sorunu toplumsal çürüme ve pelteleşmedir ve toplum bütün bu kurumlardan daha hastadır. Kurumlar yenilenir dedik, toplumun yenilenmesi kurumların yenilenmesiyle aynı değildir. Düz çizgide olmaz, sıçramalı olmak zorundadır. Türkiye toplumu Fethullahidir. Türkiye toplumu ve Türkiye insanı hastadır. Üstelik bu görünen bir hastalık değil, yağ lekesi gibi bütün toplum sathına yayılmış ve tüm sağlıklı dokulara nüfuz etmiştir. Fethullah’ın kendisi ve ona inanmayı faydalı gören birtakım iş bitiriciler için kerametli biri sanılsa da keramet Fethullah’ta değil, keramet Fethullah’ı yaratan bu toplumsal yapıdadır. Fethullah bir fenomendir ve toplumsal algıyla oluşmuştur. Böyle bir toplumda Fethullah kimseden daha fazla suçlu değildir. Önce siyasiler açısından, sonra bürokrasi açısından, aydınlar açısından Fethullahilik bu düzene ve bu topluma ilahi bir cezadır. Aç yılan örneği gerçektir, ikinci defa yaşanmaktadır. İlki 1960’lardan günümüze Türk egemenlik sistemi devrimci Türkiye’yi uzun ve kanlı bir süreçte ezerek bu düzeni ve toplumu Fethullahileştirmiştir. Bir CHP milletvekili Fethullahçıları göstermek için AKP sıralarına ayna tutmuştu. Çok doğru ve anlamlı bir dersti ama eksiktir, aynayı CHP sıralarına da tutun aynı manzara karşınıza çıkar. Gerçekte tüm Türkiye’ye tutmak gerekir, aynaya bak Türkiye, Fethullah sensin. Fethullah bu sistemin ve toplumun tam bir resmidir. Çıkarcı, faydacı ve fırsatçıdır, güce ve paraya tapar, hiçbir ilkesi yoktur, kendinden güçlü olanlar karşısında boyun eğen, zayıf karşısında yırtıcı aslan kesilen, büyük hırsızlara eğilen ve inayet bekleyen, küçük ve zorunluluktan çalanlara ise zalim ve acımasız, ikiyüzlü, bananeci, dayanışma ve dostluğu çıkar ilişkileri üzerine kuran hastalıklı bir toplumdur.

Evet, ne kadar aşağılar ve küfrederseniz edin Fethullah sizin devletinizi ve tüm sisteminizi bir gecede salladı, az daha ipinizi çekiyordu. Ne olduğunu ve niye buraya gelindiğini hepiniz çok iyi biliyorsunuz. Hiçbiriniz Fethullah’tan farklı değilsiniz ve Fethullah hepinizin marifetiyle bu işleri yaptı ve topunuz Fethullah’tan daha kirlisiniz. Milyonlara yalan söylüyorsunuz ve Yenikapı’da bu gerçeği gizlemek için Fethullah’tan daha aşağılık bir ikiyüzlülük içindesiniz.

Fethullah tarikatı ve diğer bütün tarikatlar toplumsal bir gerçekliktir ve Türkiye’nin gerçekliğidir. Toplumsal cinnet, çürüme ve soysuzlaşma halidir. Bunu bütün boyutları ile tam olarak kavramamız lazım. Türkiye toplumu tarikatlaşmış, paryalaşmıştır, paryalaşmış toplumda masum kimse olmaz. Bugünkü çürümede bu durumu kabullenen ve hatta oluşturan toplum da suçludur. Türkiye’yi saran hırsızlık, soygun, talan, zorbalık ve zülüm ahtapotunun kolları bu toplumun içindedir ve bu toplum bu ahtapotu veya dev örümceği beslemektedir. Bu toplum, bu dev örümceğin hem kendisi hem kurbanıdır. Kemalistler, milliyetçiler, Müslümanlar, laikler, aydınlar ve yetersiz solcular bu örümceğin kolları ve uzuvlarıdır. O zaman birinci savaşımız bu topluma karşı bir savaş olmak zorundadır. Tarikatlaşma toplumsal çürüme, çürük toplum demektir. Her türlü kötülüğe karşı duyarsız toplum demektir. Kötülüklere karşı duyarsızlaşma, kötülüğe kurnazca ortak olmaktır.

Müthiş bir olay; bir vaiz eskisi lanetlenen ve şeytanlaştırılan bir figür olarak yıllardır Türk İslamcılığının en büyük otoritelerindendir ve eleştirilmez bir mertebeye yerleştirilmiştir. En başta siz Müslüman’ım diyenler nasıl bir İslam’ın izindesiniz ve Şeytan’ın peşinden gidiyorsunuz? Aynı soruları düşünce dünyası ve liberaller, solumsular ve İslami entelektüeller için de sormalı. Gerçek ortada, siz Fethullah Gülen’den vazgeçmediniz Fethullah bir savaşa girdi ve yenildi, siz yere düşmüşün üstünde tepiniyorsunuz. Bütün İslami camia töhmet altındadır. Tövbe edin ve nedamet getirin, hepiniz gık demeden Fethullah’ın kerametlerine inanarak veya inanmayarak, her ikisi de birbirinden günah olan şeyin peşinden gittiniz. Sesiniz çıkmadığı gibi, ondan her türlü nemalandınız. Ne zaman ki Fethullah, Tayyip Erdoğan’ın hırsızlıkları ve sahtekârlıkları üzerinden ona karşı saldırıya geçti ve kesin kaybettiği açık olunca, siz Müslümanlar düne kadar tek bir laf etmemiş ve tersine onun peşinden koşmuş Müslümanlar, yere düşünce üzerinde tepiniyorsunuz. İşte Türkiye ve işte Türkiye Müslümanları! Siz şimdi Fethullah’ın üzerinde tepinen Müslümanlar, siz inandığınız dinin tarif ettiği gerçek kâfirlersiniz. Gülen karanlık dehlizlerde yürüyerek büyümedi, gözümüzün önünde sizin desteğinizle büyüdü ve bu düzenin en açık yüzüdür. Gülen tasfiye edildi, kolay kolay da belini doğrultamaz. Asıl büyük karanlık bu taraftadır, Gülen’i de üreten ve yetiştirip kullanıp atan bu kanlı sermaye düzenidir. Şimdi TÜSİAD, şimdi merkez medya, iki defa daha karanlık ve iki defa daha kanlıdır. Bütün pis işleri, günahları Fethullah’ın üzerine boca ettiniz, yapın devam edin, Fethullah bile taşıyamaz sizin pisliklerinizi.

Eski bir filmde (Bedenleri Ele Geçirenlerin İstilası) uzaydan gelen yaratıklar insanların içine girerek onları ele geçiriyordu. Bu film bugünün Türkiye’sini anlatıyor. Türkiye, devrimciler dışında Fethullahileşmiştir. AKP’li yoktur, Fethullah’a ne kadar küfür ederse etsin tüm AKP’liler Fethullahçıdır. Kim ne derse desin, tarikatları ve cemaatlarıyla tüm siyasal İslamcılar Fethullahçıdır. Şimdi leş kargaları gibi Fethullahçılardan boşalan yerleri kapmak için harekete geçenlere bakın Fethullah’tan daha ilkel daha aç daha fanatik sürüngenler olduklarını göreceksiniz. Burayı tam tarif etmek gerekir. Türkiye’yi büyük bir vahşi hayvanlar parkı olarak düşünelim. Veya Jurassic Park Filmi’nin platosunda yaşananların öngünündeyiz. Sapık bir mezhep, fanatizmiyle kendileri dışındaki herkesi kâfir ve katli vacip gören ve yırtıp, parçalamak, imha edip öldürmek dışında hiçbir başka yöntem bilmeyenler kafeslerinden çıktılar. Şimdilik zenginlikleri yağmalıyorlar, yağmalanacak zenginlikler bitmek üzere, bitince kan içmeye hazırlanıyorlar.

Fethullah’tan kurtuluş yok. Fethullah’tan tek kurtuluş devrimdir; ama önce sıradan solculuğa devrim yaparak başlamak zorundayız. Toplum Fethullahileşmişse herkes suçludur. Devrimciler biz ezildik, imha olduk gerekçesiyle bu suçtan kurtulamaz. Vicdan ve masumiyet iyidir, hep koruyalım ama bu durum devrimcilik değildir. İtiraz, bizi ezdiler ise içinde çareyi de gösteriyor. Görev bu süfli, suçlu, dökülen düzen ve suçlular karşısında ezilmeyen, tersine bu düzeni tüm maddi ve manevi kurumlarıyla ezecek bir devrimciliği yaratmaktır.