Fransa, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkı olan beş ülkeden biridir. Yani nükleer silah sahibi oluşu meşru görülür. Halen birçok sömürgesi olan Fransa’nın ekonomik durumu da dünyada en üst sıralardadır. Fransa’nın yönetim biçimi, yarı başkanlık sistemidir.
Fransa’da cumhurbaşkanı 5 yıllık bir dönem için doğrudan halk oyuyla seçiliyor. İlk turda adaylardan biri yüzde 50’yi geçemezse, iki hafta sonra ikinci tur oylama yapılıyor. Cumhurbaşkanlığına en fazla iki kez aday olunabilir. Son cumhurbaşkanlığı seçimi 10 Nisan 2022’de yapıldı ve ancak seçim ikinci turda -24 Nisan 2022’de- sonuçlanabildi. Bir sonraki seçim Nisan 2027’de yapılacak.
Emmanuel Macron, önce 2017’de ve sonra da 2022 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerini -her ikisi de ikinci turda- Marine Le Pen’e karşı kazandı. Ancak mevcut parlamentoda (Ulusal Meclis) partisi tek başına iktidar olacak kadar çok üyeye sahip değil.
İki meclisli bir sistem
Fransa’da biri Ulusal Meclis, diğeri Senato olmak üzere iki meclis bulunuyor:
Ulusal Meclis, 577 üyelidir. Beş yıl için seçilirler. Her seçim bölgesinden bir kişi seçiliyor. Ancak ilk turda hiçbir aday yüzde 50’yi geçemezse, seçime katılanların yüzde 12,5’inden fazla oy alanların katıldığı (ilk iki-üç adayla) ikinci tur seçim yapılıyor. Dahası ilk turda seçime katılımın en az yüzde 25 olması gerekiyor. İlk turda seçilen parlamenter genelde çok az olabildiği için daha seçim kararı alınırken, bir hafta sonra yapılacak olan ikinci turun tarihi de açıklanıyor.
Ulusal Meclis seçimleri son olarak 12 ve 19 Haziran 2022’de yapıldı. Bir sonraki seçim 30 Haziran 2027’de yapılacaktı; ancak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kendi partisinin uğradığı hezimet ardından Macron, Ulusal Meclisi feshetti ve erken seçim ilan etti: 30 Haziran ve 7 Temmuz 2024…
Senato 348 üyelidir. 6 yıl için dolaylı seçmenler tarafından seçilirler. Her üç yılda bir, üyelerin yarısı yenilenir. Senato üyelerini seçecek olan 150 bin kişiyi bulan dolaylı seçmenler arasında Ulusal Meclis üyeleri, il, bölge ve belediyeler vardır. Senato için en son seçim 24 Eylül 2023’te yapıldı. Bundan sonraki seçim -üyelerinin yarısı için- 2026 yılında yapılacak.
Yasama ve yürütme
Fransa’da yürütmenin başı Cumhurbaşkanı’dır. Cumhurbaşkanı öncelikle Ulusal Meclis’ten ve kendi partisinden birini ya da dışarıdan herhangi bir kimseyi başbakan olarak atar. Başbakan ve bakanlar cumhurbaşkanının istediği yasaları meclisten çıkarmak için çalışır. Cumhurbaşkanı daha sonra Senato’da da onaylanması gereken yasaları Ulusal Meclis’ten geçiremezse, yasayı kararname ile geçirebilir. Hatta bazı konuları referanduma sunabilir.
Macron, son Avrupa Parlamentosu seçimlerinde uğradığı hezimet üzerine Ulusal Meclis’i feshetti ama kendi cumhurbaşkanlığı üç yıl daha devam edecek. İkinci ve son döneminde, cumhurbaşkanlığında üç yıl daha kalması beklenen Macron, 30 Haziran-7 Temmuz genel seçimlerinde Le Pen’in partisinin birinci parti olması halinde, söz konusu faşist partinin liderini başbakan olarak atarsa, hiç şaşırmayız! Bu arada, Ulusal Meclis seçimlerinin sonuçları her ne olursa olsun, istifa etmeyip, üç yıl daha cumhurbaşkanlığı makamında kalacağını da ilan etmiş bulunuyor.
Bu arada, ülkemizde kimilerince katı ulus devlete örnek gösterilen Fransa’da 18 idari bölge vardır. Bölge ve il meclisleri ile belediyeler, halkın yönetime katılması açısından büyük rol oynarlar. Vergi koyma ve toplama yetkisi de olan yereldeki yönetimlere kolayca katılma şansı yüzünden olsa gerek, ulusal düzeydeki parlamento seçimlerine katılım genelde düşük kalmaktadır.
Fransa’da bir başbakan adayı
1995’te Paris’in hemen dışındaki Seine-Saint-Denis’te bir banliyöde doğan Jordan Bardella, İtalya asıllı bir ailenin tek çocuğu. Anne-babası Bardella henüz çok küçükken ayrılmış ve kendisi annesinin yaşadığı banliyöde büyümüş. Çocukluğundan ve ağırlıkla Afrikalı göçmenlerin yaşadığı bu banliyöden söz ederken, annesi gibi işçi sınıfından insanların yaşadığı zorluklara ve kitlesel göçe vurgu yapıyor.
“Bu mahallelerde yaşayan birçok aile ve birçok insan gibi ben de şiddetle karşılaştım, annem geçim sıkıntısı çekti. Beni siyasete yönlendiren aciliyet duygusu hiçbir zaman yok olmadı” diyor.
Büyüdüğü banliyönün “İslamcı köktencilik ve kitlesel göç altında kaldığını, nüfus ikamesi yaşandığını” söylüyor.
Babasının yaşadığı ve kendisinin de çocukluğunun bir kısmını geçirdiği varlıklı Montmorency kasabasından ise daha az söz ediyor. Okuduğu özel Katolik okulu için de “Disiplin, otorite ve ebeveynlerin çocuklarını başarılı kılma arzusu vardı. Saint-Denis’te, öğretmenin kafasına sandalye yeme riskini taşımadığı tek lise burasıydı” diye konuşuyor.
16 yaşındayken, Marine Le Pen’i bir tartışmada izlemesi üzerine o zamanki adıyla Ulusal Cephe’ye yakınlaşmaya başlayan Bardella, 2012 seçimleri için Le Pen posterleri asmaya başlamış.
Birkaç yıl önce verdiği bir söyleşide “Ulusal Cephe’ye Marine Le Pen için katıldım; partiden çok onun için” diyordu.
Partinin kurucu ailesine yakınlığına, Marine Le Pen’in yeğeni Nolwenn Olivier ile birlikte olması da katkıda bulundu. Bardella’nın partiye girmesiyle liderliğe ve başbakan adaylığına yükselmesi oldukça hızlı gelişti. Sorbonne Üniversitesi’ndeki coğrafya eğitimini yarım bırakarak 19 yaşında Île-de-France bölgesel meclis üyesi oldu.
2017’de Ulusal Cephe’nin sözcülüğüne ve gençlik kolunun ulusal direktörlüğüne geldi. 2019’da Avrupa Parlamentosu’na seçildi ve 2022’de Ulusal Birlik partisi başkanı oldu. Bardella ilgili analizlerde, bu yükselişte İtalya göçmeni bir ailenin çocuğu olarak bir banliyöde büyümüş olmasının etkili olduğunu, Ulusal Birlik’in bu unsuru siyasi kazanca dönüştürmeye çalıştığını savunanlar var.
Partinin imajını değiştirme çabası
Nitekim Jordan Bradella, Ulusal Birlik’in “Le Pen” soyadını taşımayan ilk lideri. Ulusal Cephe adıyla 1970’lerde kurulan partinin ilk lideri Jean-Marie Le Pen’in ırkçı, Holokost inkarcısı açıklamaları nedeniyle partiden uzaklaştırılması sonrası kızı Marine Le Pen’in yapmak istediği imaj değişikliği için Bardella’nın seçildiği yorumları yapılıyor.
‘Ulusal Cephe’nin şeytandan arındırılması’ diye anılan bu “normalleşme” sürecinde Marine Le Pen, babasının partisinin ismini de Ulusal Birlik olarak değiştirmişti. Şimdi de Jordan Bardella ile daha ‘prezentabl’, ılımlı ve güven verici bir imaj yaratmak istediği belirtiliyor.
Bardella parti üyelerine “gereksiz provokasyondan” kaçınmaları çağrısı yaparak Yahudi karşıtı söylemleri bastırmaya çalışsa da göç ve İslam karşıtlığı konusunda popülist, sert ifadelere başvurabiliyor. Seçim kampanyalarında ağırlıkla satın alma gücünü ve güvenliği artırma, göçü durdurma mesajlarını tekrarlıyor.
“Göç bizim kimliğimizi, güvenliğimizi, medeni değerlerimizi tehdit ediyor” diyor. “Ulusal güvenliğe tehdit oluşturan suçluları ve yabancı İslamcıları sınır dışı etme” vaatleri veriyor. Bardella, Fransa’da 30 Haziran ve 7 Temmuz’da yapılacak genel seçimleri kazanırsa bu yolda ilk adımı atmış olabilir. Bu da, Fransa’da 2027’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aşırı sağdan bir ismin Macron’un yerini alması ihtimalini artırabilir.