1994 yılının 25 Mayıs’ında toprağa bir tohum düştü. Tohum döndü ve bir kızıl karanfil yeşerdi Siirt Kurtalan’da. Yaşama gülen bir fidanın çatışmalı bir gecede kanı karıştı Kürdistan dağlarına ve halkların kardeşliği ve mücadele birliğini besledi. Ölerek ölümsüzleşen ve kardeşleşen halkların sembolü oldu Rıza Satılmış.
Rıza yoldaş, çok küçük yaşta atılmıştı devrim yoluna. Okullarda, alanlarda, mitinglerde hep en önde yürüdü. Çorum anti-faşist direnişinin barikatlarında 16 yaşında Hüseyin Gökdemir yoldaşıyla birlikte “Güneşi İçenlerin Türküsü”nü söyledi.
Rıza yoldaş, 1987’de Türkiye Komünist Partisi-Birlik’e (TKP-B) bağlı ‘Silahlı Halk Birlikleri’ (SHB) kurulduğunda devrim mücadelesini kavganın en kızgın şekilde sürdüğü alanlara taşımakta hiç tereddüt etmedi; Ortadoğu’ya gitti. Çorumlu yoldaşı Hüseyin Gökdemir’den devraldığı kızıl bayrağı yaşamı boyunca alnının akıyla dalgalandırdı. Çorum barikatlarında omuz omuza çarpışan devrimciler Çorum’dan Filistin’e, Filistin’den Kürdistan dağlarına uzanan bir destanı yazdılar.
Bir yıl boyunca Lübnan’daki Filistin kamplarında eğitim gören Rıza yoldaş, burada kazandığı birikimi Türkiye devrim mücadelesine taşımak için ülkesine döndü. Kısa bir süre sonra, 12 Eylül 1980 döneminin Ankara Sıkıyönetim Komutanı Orgeneral Recep Ergun’a suikast hazırlığı içinde olduğu gerekçesiyle tutuklandı. Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’ndeyken tutsak yoldaşlarıyla birlikte gerçekleştirmeye çalıştığı “özgürlük eylemi”, kazdıkları tünelin idare tarafından tespit edilmesiyle başarısızlığa uğradı.
1991 yılında cezaevinden çıkan Rıza yoldaş, SHB güçleriyle birlikte TKP-B’nin son kongresine ve ardından da Türkiye Devrim Partisi’nin (TDP) kuruluş kongresine katıldı. Yaklaşık bir yıl boyunca İç Anadolu Bölgesi’nde devrimci siyasal faaliyet yürüttü. 1994 yılında Kürdistan dağlarına yöneldi. Gabar ve Cudi Dağlarının doruklarında aldığı eğitimin ardından Karadeniz kırsalında faaliyet yürütmek üzere “uzun yürüyüşe” başladı.
1994 yılının 25 Mayıs’ında Rıza yoldaş, “Kürt Özgürlük Hareketi”nden Serdar ve Bengi yoldaşlarla birlikte Siirt Kurtalan mevkiinde bir köye uğradı. Köyden ayrıldıktan kısa süre sonra bir köylü tarafından ihbar edilen Rıza, Serdar ve Bengi yoldaşların konakladığı mağara düşman güçlerince kuşatıldı. Çıkan çatışmada iki yoldaşı şehit düşerken Rıza yoldaş ağır bir şekilde yaralandı. “Teslim ol” çağrılarına ateş ederek karşılık verdi. Mermisi bittiğinde ağır yaralı olarak yakalanan Rıza yoldaş, “Konuş, seni tedavi ettirelim!” sözlerine bir gerilla komutanına yakışır biçimde karşılık verdi. Hain bir ses “öldürün” dedi. Silah sesleriyle yankılandı Kürdistan dağları. Tarih boyunca hak, adalet ve özgürlük için savaşan bütün kahraman insanların onurlu geleneğini sürdürdü Rıza yoldaş.
Filistin’de 27 Mayıs 1981 tarihinde enternasyonalizm için ölümsüzleşen Hüseyin Gökdemir gibi cesurca Kürdistan dağlarında can veren Çorum’un yiğit evladı Rıza Satılmış’ın şehit düştüğü tarihten tam yirmi yıl sonra aynı tarihte 2015 yılının 25 Mayıs’ında Ortadoğu halkları bir yoldaşını daha kaybetti. Emperyalistlerin, zalim IŞİD çetesi ve yerli işbirlikçilerinin desteğiyle, Ortadoğu’yu halklar ve inançlar mezarlığı haline getirmek için başlattığı vahşeti durdurmak ve enternasyonalizmin bayrağını dalgalandırmak için “Kobane düştü, düşecek!” denilen günlerde Rojava’ya giden Birleşik Özgürlük Güçleri (BÖG) savaşçısı Bedrettin Akdeniz ölümsüzleşti.
Çukurova’nın yiğit evladı lise yıllarında Devrimci Liseliler (DEV-LİS) saflarında başladığı devrimci mücadelesine daha sonra Sosyalist Demokrasi Partisi’nde (SDP) devam etti. SDP Mersin İl Örgütü’nde yöneticilik yapan Bedrettin yoldaş, 2012 yılında Mersin Newroz’una katıldığı için tutuklandı ve 2 buçuk yıl boyunca Çukurova hapishanelerinde kaldı. Bedrettin yoldaş inşaat işçisiydi ve bir neferi olduğu işçi sınıfının mücadelesini Kobane’de yükselen insanlık savaşıyla birleştirmeyi görev bildi. Bedrettin yoldaş, genç yaşında onurlu bir kavganın parçası olarak halkların özgürlüğü ve sosyalizm mücadelesi için 2014 yılının Kasım ayında gittiği Rojava’da ilk olarak Kobane savaşına katıldı. Kürt halkının özgürlük mücadelesinde enternasyonalizm bayrağını, en çetin ve en zorlu görevlerin içerisinde dalgalandırdı. Kobane’de “Ekin İnce Memed” olan Bedrettin yoldaş daha sonra Cizire’de “Suphi Şoreş” oldu ve Serêkaniyê’nin Mebruka ve Dehma cephesinde katıldığı “Til Xenzir” hamlesinde ölümsüzleşti.
Toroslar’ın, Kaçkar’ların kurtuluşu için bir kez de Rojava’dan selamladı bizi Bedrettin yoldaş. Kürt halkı başta olmak üzere Ortadoğu halklarına yönelik inkar ve imhaya dur demek için tıpkı Hüseyin ve Rıza yoldaşlar gibi canını verdi Bedrettin yoldaş. Bu sadece bir tesadüf değil, tarihsel sürekliliğin kanıtıdır. Devrim ve sosyalizm mücadelesi için birleşen Komünarlar’ın tarihsel köklerinin Filistin’den Kürdistan’a can pahasına yarattığı değerlerde yattığının kanıtıdır. Daha dün aramızda olan Oğuz, Kader, Suphi Nejat, Mahir, Aziz, Eylem, Ulaş, Özge ve daha nicesi bu toprakların devrimcilerinin nasıl bir hamurla yoğrulduğunu göstermektedir.
Mayıs ayı, bahardan yaza geçiştir. Mayıs ayı yüreğimizde bir yaradır. Yüreğimizi sızlatır ölülerimiz. Ama kalplerimizi yılgınlık değil hırs bürüyor. Onların canları pahasına yarattığı değerler her zaman yolumuzu aydınlatıyor. Onları yaşatmak, devrim mücadelesini yükseltmek ve kuşkusuz zafere ulaştırmakla mümkündür.
Anılarına ve mücadelelerine saygıyla…