17 Şubat 1913 (2 Mart 1913- Gregoryen Takvim) tarih ve 40(244) numaralı sayılı Pravda’da yayınlanmıştır.
Alexandra Kollontai’nin ‘Kadınlar Günü’ makalesi, 23 Şubat (8 Mart) Kadın Proletarya Uluslararası Dayanışma Günü’nün Rusya’da ilk kez kutlanılmasından bir hafta evvel Pravda gazetesinde yayınlandı. 8 Mart, St Petersburg’da kadın işçilerin ekonomik ve siyasi haklarının bulunmaması nedeniyle işçi sınıfının birliği ve kadın işçiler arasında öz-bilincin uyanışına yönelik bir mücadele çağrısı olarak kutlandı.
“Kadınlar Günü” nedir? Gerçekten gerekli mi? Burjuva sınıf kadınlarına, feministlere ve süfrajetlere taviz değil mi? İşçi hareketinin birliğine zararlı değil mi?
Bu tarz sorular Rusya’da hala duyulabilir ama yurtdışında duyulmuyor artık. Hayatın kendisi açık ve anlamlı bir cevap verdi zaten.
“Kadınlar Günü” kadınların proleter hareketinin uzun, sağlam zincirindeki bir halkadır. İşçi kadınların örgütlü ordusu her yıl büyüyor. Yirmi yıl önce sendikalar yalnızca, işçi partisinin safları arasında orada burada dağınık küçük kadın gruplarını içeriyordu…Bugün, İngiliz sendikalarının 292 binden fazla kadın üyesi var; Almanya’da sendikal hareketlerde 200 bin civarında ve işçi partisinde 150 bin, Avusturya’da sendikalarda 47 bin ve partide neredeyse 20 bin. Her yerde, İtalya’da, Macaristan’da, İsveç’te, Norveç ve İsviçre’de, işçi sınıfından kadınlar örgütleniyorlar. Kadınların sosyalist ordusunun hemen hemen milyonlarca neferi var. Ne muazzam birlik! Hayat pahalılığı, analık sigortası, çocuk işçiliği ve kadın emeğini koruyan yasal düzenlemeler sorununda bu toplumun iktidarlarının dikkate alması gereken bir birlik.
Bir zamanlar işçi erkekler sermayeyle mücadelenin yükünü tek başlarına kendi omuzlarında taşımaları gerektiğini, “eski düzen”le kadınların yardımı olmadan kendi kendilerine mücadele etmeyi düşündüler. Ne var ki, babanın ya da kocanın işsiz kalmasından ötürü, işçi sınıfından kadınlar emek gücünü satanların kervanına katıldıkça, ihtiyaçlar işgücü piyasasına mecbur ettikçe, işçi erkekler kadınları “sınıf bilinci olmayanlar” saflarında bırakmanın mücadelelerine zarar vereceğini ve onları geri düşüreceğini fark ettiler. Bilinçli savaşçıların sayısı arttıkça başarı şansı da artar. Ocağın yanında oturan, toplumda, devlette ya da ailede hiçbir hakkı olmayan bir kadın ne düzeyde bir bilince sahip olabilir? Kendine ait “fikirleri” yok! Her şey baba ya da koca nasıl buyurduysa öyle yapılır…
Kadınların maruz kaldığı geri kalmışlık ve haksızlık, boyunduruk ve kayıtsızlık işçi sınıfına hiçbir fayda sağlamaz ve dahası doğrudan zarar verir. Fakat kadın işçi harekete nasıl katılacak, nasıl bilinçlenecek?
Yurtdışı Sosyal Demokrasisi doğru çözümü hemen bulamadı. İşçi örgütleri kadın işçilere açıktı ama çok azı katıldı. Neden? Çünkü işçi sınıfı ilk esnada kadın işçinin bu sınıfın yasal ve toplumsal olarak en mahrum üyesi olduğunu, asırlar boyunca aşağılandığını, korkutulduğunu, zulme uğradığını, aklını ve kalbini canlandırmak için ona bir kadın olarak hitap edecek sözcüklerle özel bir yaklaşım gerektiğini idrak edemedi. İşçiler, sömürünün olduğu ve haklarının bulunmadığı bu dünyada, kadının sadece emek gücünü satan biri olarak değil, aynı zamanda bir anne olarak, bir kadın olarak ezildiğini hemen anlayamadı… Ama işçilerin sosyalist partisi bunu anladığında, kadınları hem bir işçi hem de bir kadın, bir anne olarak savunmayı cesurca sahiplendi.
Her ülkeden sosyalistler kadın emeği için özel önlemler, anne ve çocuk için sigorta, kadınlar için siyasi haklar ve kadınların çıkarlarının savunulması için talepte bulunmaya başladılar.
İşçi partisi bunu kadın işçilerle yüz yüze, ikinci hedef olarak net bir şekilde kavradıkça, daha çok kadın kendi isteğiyle partiye katıldı, partinin kendilerinin gerçek savaşçısı olduğunu, işçi sınıfının onların acil ve yalnızca kadınlara özel ihtiyaçları için de mücadele ettiğini daha iyi anladılar. Örgütlü ve bilinçli işçi kadınların kendileri bu amacı açıklığa kavuşturmak için daha çok şey yaptılar. Artık daha çok işçi kadını sosyalist harekete çekmek için çalışmanın asıl yükü kadınlarda. Her ülkeden partilerin kendi özel kadın komiteleri, sekretaryaları ve büroları var. Bu kadın komiteleri hala büyük ölçüde politik bilinci olmayan kadın nüfusu içinde çalışmakta, işçi kadınların bilincini yükseltmekte ve örgütlemektedir. Ayrıca, kadınları en çok etkileyen sorun ve taleplerin üzerinde de duruyorlar: hamile ve emziren anneler için iaşe ve ibate, kadın emeği için yasal düzenleme, fuhuş ve bebek ölümlerine karşı kampanya, kadınların siyasi haklarının talebi, konutların iyileştirilmesi, artan hayat pahalılığına karşı kampanya vs.
Dolayısıyla, partinin üyesi olarak kadın işçiler ortak sınıf davası için mücadele ederken aynı zamanda onları kadın, ev kadını ve anne olarak etkileyen ihtiyaç ve talepleri vurguluyor ve ortaya koyuyorlar. Parti bu talepleri destekliyor ve onlar için mücadele ediyor…İşçi kadınların gereksinimleri ortak işçi davasının ayrılmaz parçasıdır!
“Kadınlar Günü” haklarının olmayışına karşı örgütlü protestodur.
Ama bazıları işçi kadınları bu ayırış neden diyecek! Neden özel “Kadınlar Günü”?, neden işçi kadınlar için özel bildiriler, işçi sınıfı kadınlar için toplantılar ve konferanslar? Bu, son tahlilde, feministlere ve burjuva süfrajetlere bir ödün değil mi?
Yalnızca sosyalist kadın hareketi ile burjuva süfrajetler arasındaki radikal farkı anlamayanlar bu şekilde düşünebilir.
Feministlerin amacı nedir? Amaçları şimdi kocaları, babaları ve erkek kardeşleri tarafından sahip olunan aynı menfaatlere, aynı güce, aynı haklara kapitalist toplum içinde erişmek. İşçi kadınların amacı nedir? Amaçları doğumla gelen ya da zenginlikten kaynaklanan tüm ayrıcalıkları ortadan kaldırmak. Bir kadın işçi için “efendi”nin bir erkek ya da kadın olması ilgilenilmeye değmeyen bir sorundur. Kendi sınıfının tamamıyla bir işçi olarak durumunu kolaylaştırabilir.
Feministler her zaman ve her yerde eşit haklar talep ediyorlar. Kadın işçiler, biz erkek ve kadın her yurttaş için hak talep ediyoruz ama biz yalnızca işçi ve yurttaş değil, aynı zamanda anne olduğumuzu da unutmaya hazır değiliz diye yanıtlıyorlar! Ve anne olarak, geleceği doğuran kadınlar olarak, kendimize ve çocuklarımıza özel ilgi, devletten ve toplumdan özel koruma talep ediyoruz.
Feministler siyasi haklar elde etmeye uğraşıyorlar. Ama işte burada da yollarımız ayrılıyor.
Burjuva kadınlar için, siyasi haklar işçilerin sömürülmesi üzerine kurulu bir dünyada yollarını daha rahat ve daha güvenli yürümelerini sağlayan bir araçtır. Kadın işçiler için, siyasi haklar yalnızca arzu edilen emek krallığına götüren kayalık ve zor patikada atılan bir adımdır.
Kadın işçiler ve burjuva süfrajetlerin izlediği yollar çok uzun zaman önce ayrıldı. Hayatın önlerine koyduğu hedefler arasında çok büyük farklar var. Kadın işçinin çıkarları ile mülk sahibi hanım arasında, hizmetçi ile ev sahibesi arasında çok büyük bir çelişki var…Aralarında herhangi bir şekilde temas, uzlaşma ya da çakışma yok ve olamaz da. Bu nedenle, işçi erkekler ayrı bir “Kadınlar Günü”nden, kadın işçilere özel konferanslar ya da özel basın yayınlarından korkmamalıdır.
İşçi sınıfı kadınları içindeki her özel, ayrı çalışma tarzı kadın işçinin bilincini yükseltmenin ve onu daha iyi bir gelecek için mücadele edenlerin saflarına çekmenin basitçe bir aracıdır…Kadınlar Günü ve işçi sınıfı kadınlarının öz-bilincini yükseltmeye yönelik yavaş, titiz çalışmalar işçi sınıfının bölünüşüne değil birliğine olanak sağlıyor.
Bırakalım ortak sınıf davamıza katkı sağlarken aynı zamanda kadınların kendi kurtuluşu için mücadele etmesinin coşkusu kadın işçilerin Kadınlar Günü kutlamalarına katılmalarına ilham versin.
Çeviren: Aslı Polat
Kaynak: https://www.marxists.org/archive/kollonta/1913/womens-day.htm