KOBANE BİR KEZ DAHA KUŞATILIYOR.
Bu bir intikam mı?
DAEŞ’in intikamını mı alıyorsunuz? Onların yapamadığını siz mi yapacaksınız?
TC Kobane’yi yeniden boğmak istiyor. Kendi Kürdüne parlamentoda yer açmak zorunda kalan TC’nin, Rojava Kürdü ile komşu olmak istememesi açıklanmaya muhtaçtır. PYD/YPG’yi Kürdistan İşçi Partisi’nin Kuzey ve Doğu Suriye’deki temsilcisi olarak gördüğü için “terörist” ilan ediyor, ama kendi parlamentosunda aynı suçlamayı yaptığı Kürt parlamenterleri sineye çekebiliyor. Demek ki burada gerçekte bambaşka bir şey var. Ne diyor Tayyip: “Ufkumuzu 782 bin km kare ile sınırlandıramayız” Çok açık bir fetih özlemi değil mi bu?
Kuşatma, tüm ikmal hatlarını ve gıda teminini engelliyor. Kürt halkı açlığa mahkûm ediliyor.
Halep’te, Menbiç’te yaşayan Kürtler nerede? Şam’ın düşmesinden sonra sürgün edildiler. Evlerini terk etmek zorunda kalan 400 bin Kürt’ten bahsediliyor.
Eğer gerçekleşirse, Kobane işgali de 200 bin Kürdün daha göçüne neden olacak. Suriye’de yaşayan 2,5 milyon Kürdün kendi anayurdunda, bizzat kendi elleriyle yarattığı demokratik özerklikten vazgeçeceği nasıl düşünülebilir, buralardan zorla koparılıp dağıtılmaları nasıl mümkün olabilir?
Bugün nerdeyse bütün Batı ülkelerinin temsilcileri Colani ile görüşme yarışına girmiş, onu hızla terör listesinden çıkarma peşindeler. Bir an önce ülkelerindeki Suriyelilerden kurtulmak istiyorlar çünkü! O yüzden de bu IŞİD, El Kaide, Nusra artığı cihatçıyla Suriye’nin gelecekteki efendisi olarak diplomasi yürütmeye çalışıyorlar.
Rojava Kürdistanı liderinin başına 10 milyon dolar ödül konmamıştı oysaki! IŞİD’e karşı kahramanca savaşan güçlerin komutanı olarak, bütün dünyanın hayranlığını kazanmıştı. Neden hiçbir Batılı lider, Mazlum Abdi’nin yeni sistemdeki rolü üzerine onunla görüşmüyor? Neden SMO ve TC tarafından sıkıştırılmasına göz yumuyor?
ENKS (Suriye’deki KDP uzantıları) Mazlum Abdi’nin Suriye’deki “Kürt Birliği” teklifini kabul etmedi. Daha doğrusu bu öneriyi, önce “birlik istemiyoruz” diyerek reddetti, ardından da YPG içindeki PKK kadrolarının dışlanması şartına kilitledi. Olmaza indirgedi yani.
HTŞ, federalizme karşı çıktığını, hiçbir bölgede özerkliğe izin vermeyeceklerini açıkladı. Ertesi gün Dürzi toplumu “Federalizm istiyoruz” sloganlarıyla sokaklara çıktı.
Colani “Kürtleri değil, SDG’yi istemiyoruz” diyerek, TC çizgisinde hareket edeceğini açığa vurdu.
SMO, Menbiç’ten sonra Tişrın barajına da saldırdı. Menbiç’ten yaklaşık 100 bine yakın Kürt göç etmek zorunda kaldı. SMO, ABD arabuluculuğuyla sağlanan ateşkese uymadı. Teşrin barajını 2015’de kanlı çatışmalarla IŞİD’in elinden kurtaranın YPG olduğunu burada hatırlatalım.
Rojava ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında bulunan Sêmalka Sınır Kapısı, uzun süredir kapalı. Rojava ’nın ikmal hatlarını ve gıda desteğini kesen bir diğer zorbalık da bu. Barzani’nin eseri!
İçerde ENKS, dışarıda Barzani, Rojava’nın bu kuşatılmışlığı karşısında düşmana hizmet ediyorlar. En son iki gün önceki MİT, ENKS ve Parestin (KDP istihbaratı) üçlü toplantısı, kendi kardeşlerinin Kuzey’de bir statü elde etme şansı yakalamışken, bunu engellemeye yönelik olması ile tarihe kara bir leke olarak geçmeyecek midir? Bu gerçekten de bir ‘siyasi liderliğin’ kendi halklarına yapabileceği en büyük ihanetlerden birisidir. Rojava’yı da kendileri gibi emperyalizme ve sömürgeci bölge devletlerine tabi köle bir halk yapmak istiyorlar. Kendilerine layık gördükleri yaşamın karşısında özgür bir yaşam istemiyorlar. Emperyalizmin, Siyonizm’in, sömürgeci devletlerin lütuflarıyla yaşamayı tercih ediyorlar. Bu anlamda bölgede özgür Kürt’ün en büyük düşmanı köle Kürt’tür; ne emperyalizmdir, ne Siyonizm’dir, ne de sömürgeciliktir!
En son Trump ’ın “Suriye’nin anahtarları Türkiye’nin elindedir” şeklinde saçmalaması, tüm bu olanlara tüy dikmiştir denilebilir.
ABD, TC’ye “Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz” derken, SDG’ye de ”İŞİD’le mücadelede müttefikimizdir” diyerek, her iki tarafı şimdiye kadar idare etti. Ancak yeni Suriye gerçekliğinde bu denge politikasını daha fazla sürdüremeyeceği de ortada.
Kürtlerin sürece dâhil edilmesini isteyen şu ana kadar sadece Almanya ve İsrail olmuştur ki onların da esas dertleri başka.
Saydığımız tüm bu gelişmeler karşısında yalnız bırakılan SDG en son “Kobane ’de ABD’nin gözetiminde askerden ve silahlardan arındırılmış bir bölge” formülünü ortaya koymak zorunda kaldı. Şam düşeli beri Menbiç’ten sonra verdiği ikinci taviz bu oldu.
Bu ilk bakışta geri bir adım gibi gözükse de gelecekte çok daha ciddi tehlikelerin önünün alınmasında akılcı bir taktik manevra gibi gözüküyor. Bölge üzerinde farklı çıkarları olan güçleri Kobane üzerinden birbiriyle karşı karşıya getirerek kendi alanı ve pozisyonunu güçlendirmeyi amaçlıyor.
Ancak TC devleti bunu da reddediyor. Çünkü bu teklife göre Kobane’ye SMO da giremeyecek. YPG çekilse bile Kürt halk yapısı ve siyasi organları korunacak. TC devletinin isteği SDG/YPG çekilsin, yönetim SMO’ya verilsin ve Kürtler de buraları boşaltsın şeklinde!
Pentagon bu öneriyi şimdilik cevapsız bırakmış durumda. Sadece bölgedeki pozisyonlarını koruyacaklarını ifade ediyorlar. Ancak ABD senatosunda bu teklifi destekler nitelikte daha farklı sesler çıkıyor. İki önemli senatör TC’nin ya bunu kabul etmesi ya da yaptırımlarla karşılaşabileceğini belirtiyor.
TC, İsrail’in Golan’da yaptığı gibi boşluktan ve geçiş sürecinden yararlanarak, SMO ile birlikte Rojova’ya saldırmaya devam etmekte kararlı gözüküyor. Ateşkesin varlığına rağmen çatışmaların sürüyor olması da bu yüzden.
SDG Genel Komutanlığı, Türkiye’nin saldırılarına karşı yeni bir açıklama yaparak, Kobane halkını direnişe aktif katılmaya, vatanlarını savunma görevlerini yerine getirmeye çağırdı. Zafere, özgür ve onurlu bir yaşama giden tek yolun direniş olduğunun belirtildiği açıklamada, işgale karşı, cephede mücadeleye devam edileceği söyleniyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde, etrafı kuşatılmış Kobane yakınlarında çatışmalar devam etmekteydi…
Tufan Yakın
19.12.2024