Komünist Kadın Hareketi 1920-22 hakkında röportaj: “Kadınların durumu bütün sosyalistlerin meselesidir” | Komün Çeviri

8 Mart 2019: Dünya Kadınlar Günü’nü (8 Mart) ve Komünist Enternasyonal’in kuruluşunun (Mart 1919) yüzüncü yıl dönemini anarken Estelle Cooch, Daria Dyakonova ve Mike Taber ile “Komünist Kadın Hareketinin tarihi (1920-1922)” projeleri üzerine konuştu. Metin rs-21 (21. Yüzyılda Devrimci Sosyalizm) izniyle yeniden basılmıştır. Alt başlıklar eklenmiştir.

Estelle Cooch: Yakında çıkacak kitabınız “Komünist Kadın Hareketi, 1920-22” için bağış kampanyası büyük ses getirdi. Bize biraz proje fikrinin ortaya çıkışından ve bu kadar kapsamlı bir arşiv araştırması yapmanın zorluklarından bahseder misiniz?

Mike Taber: Kitabın asıl fikri basitçe, Lenin dönemindeki Komünist Enternasyonal’in (Komintern) kayıtlarını yayınlamak için 36 yıllık çabayı sürdürmekti. John Riddell -bu kitapta da fiili işbirliğini sürdürüyor- çabaları sayesinde halihazırda sekiz kapsamlı cildin yayınlanması sağlandı. Komünist Kadın Hareketi (CWM) ile ilgili bu dokuzuncu cilt ile Komintern’in yardımcı örgütlerini ele almaya başladık. Bununla birlikte, kitap üzerinde çalışırken, bunun ne kadar değerli olduğunu birçok açıdan görmeye başladık.

Bütün proje açısından bakıldığında, erken CWM (Komünist Kadın Hareketi), erken Komünist Enternasyonal’i inisiyatif kullanan, perspektifleri tartışan, yeni meselelerle uğraşmaktan veya düzenlemeler yapmaktan korkmayan canlı bir hareket olarak görme ihtiyacının bir başka örneğidir:

Ancak erken CWM’nin kayıtları, eskiden “kadın sorunu” olarak adlandırılan -August Bebel’in Kadın ve Sosyalizm’ine geri dönen bir miras olarak- Marksist hareketin bütün geleneğinin objektifiyle bakıldığında da değerlidir. CWM’nin ilk yıllarının başındaki lideri olan Clara Zetkin, 1907’de İkinci Enternasyonal’in Sosyalist Kadın Hareketi’nin kurucusu olarak yaşayan bağlantıydı. Bu kitap, genel olarak gurur duyulan geleneğin -bazı zayıf yanlarıyla birlikte- güçlü yanlarını göstermektedir.

Arşiv araştırmasına gelirsek, Daria, Moskova’daki Rusya Devlet Sosyal-Siyasi Tarih Arşivi Komintern bölümüne bir ziyareti sırasında Komünist Kadın Hareketi’nin önemli 1921 uluslararası konferansının tam bir stenografik transkriptine erişti. Bu metin daha önce hiçbir dilde yayınlanmadı. Bu toplantının bugüne kadarki tek arşiv belgesi, o zamanki Moskova gazetelerinde yayınlanan tutanakların kısaltılmış ve eksik bir özeti oldu, ama hepsi bu. Bir asır sonra, bu değerli belge nihayet gün ışığına çıkacak. Yeni kitabın en önemli öğesi olacak.

Komünist Kadın Hareketi neydi?

EC: Kitap, Komünist Kadınlar Enternasyonalinin tutanakları ve kararlarına dayanmakta. Birçok okuyucu Zhenotdel’in faaliyetleri hakkında fikir sahibi olabilir, ancak Zetkin yönetimindeki Enternasyonal hakkında daha az bilgili. Enternasyonal’in amaçları ve karşılaştıkları zorluklar hakkında bir şeyler söyleyebilir misiniz?

DD: Komünist Kadın Enternasyonali veya Komünist Kadın Hareketi, üyeleri tarafından da sıklıkla dile getirildiği gibi, 1920’de Moskova’da Enternasyonal Komünist kadınların bir araya gelmesiyle kuruldu. Amacı, kadınları komünist partilere angaje etmekti ki böylece erkeklerle birlikte sosyalist dönüşüm ile kadınların kurtuluşunu yekpare bir cüz haline getirmek için çalışabilsinler.

Kadınlar için kurulan yapılar komünist partilere entegre edilecek olsa da, ilk Komünist Kadın Konferansı kadınlar için partiler içinde özel ajitasyon komiteleri kurmaya karar verdi. 1922’de neredeyse tüm Avrupa ülkeleri ile Avrupa dışındaki birçok ülke kadınların kendi aralarında çalışacağı parti yapıları kurdu.

Komintern içinde 1920 yılında Yürütme Komitesine bağlı bir Enternasyonal Kadın Sekretaryası (IWS) kuruldu. CWM’nin programı, 1920 Enternasyonal Komünist Kadın konferansı için Clara Zetkin tarafından hazırlanan ‘Komünist Kadın Hareketi için Tezler’ bölümünde hazırlanarak CWM’nin amacının ‘tüm kadınlar için tam ve sınırsız sosyal hakları güvence altına almak’ olduğu belirtildi. ‘Tezler’ kadınların ezilmesini kapitalist sistemin varlığına bağladı ve erkeklerle tam toplumsal eşitliklerinin, özel mülkiyetin lağvedilmesi ile kadınların etkinliklerinin “sömürü ve boyun eğdirilmeden yeni bir düzenin toplumsal üretimi” ne entegrasyonu ile başarılacağı vurgulandı.

‘Tezler’ ayrıca CWM’nin daha spesifik görevlerini tanımladı. Kapitalist ülkelerde kadınlar arasında eğitim çalışmalarını teşvik ettiler; evrensel oy kullanma ile merkezi ve yerel yönetime katılım mücadelesi; kadınların eşit, sınırsız ve özgür eğitime sahip olma hakkı için mücadele etmek; erkekler ve kadınlar için eşit işe eşit ücret karşılığında mücadele etmek; hamile kadınlar ve annelere sosyal yardım için mücadele; barınma ve sağlık sistemleri reformu için mücadele etme. ‘Tezler’, erkekler ve kadınlar için cinsel çifte standardı ortadan kaldırmak için de çağrıda bulundu.

Program o zamana göre oldukça iddialıydı ve komünist kadınlar programı yürütmeye çalışırken bir takım zorluklarla karşı karşıya kaldı. 1920’lerin başında, CWM’nin içindeki enternasyonal ilişkiler komünistlere işkenceler, örgütsel sorunlar ve Avrupa’da bile kişisel bağlantıların ve yazışmaların sürdürülememesi nedeniyle çok yavaş ilerledi. Bu zorluklar, kısmen de olsa, özel olarak atanmış kadın muhabirlerin düzenli konferansları yapılarak ve uluslararası konferanslar tarafından alınan kararların uygulanmasını denetlemek ve yönetmek için yardımcı bir sekretarya kurularak giderilmiştir.

1920’lerin ortalarında başka zorluklar ortaya çıktı. Enternasyonal Kadın Sekretaryası 1926’da özerk bir yapıdan Komintern Yürütme Komitesi’nin bağlı bir organa indirgendiğinden hareket zayıfladı. 1930’lara gelindiğinde, Sovyet Komünist Partisi Komintern içinde en önemli (kadiri mutlak olmasa da) bir karar verici oldu. Aynı zamanlarda Sovyetler Birliği’nde eski muhafazakârlık yeniden canlandı ve kadın hakları konusunda önemli gerilemelere neden oldu. Bu Sovyet ricatı, farklı ülkelerde farklı derecelerde olsa da dünya çapında Komünist hareketi etkileyecekti.

Sonuç olarak, CWM, Komintern’in eşitlik söylemine rağmen kadınları devrimci hareketten dışlama eğiliminde şoven baskılarla karşı karşıya kaldı. Bu yaklaşımlar hem liderlik içinde hem de uluslararası komünist hareketin içinde yer buldu.

Müslüman Kadınlar ve Kadın Enternasyonali

EC: Bu erken devrimci dönemin benim için en ilginç kısımlarından biri, Bolşeviklerin “Doğu”daki devrimci ulusal hareketlere yaklaşımı, ör. 1920’de Doğu Halkları Kongresi. Bu hareketlere katılan Müslüman kadınlar ile Kadın Enternasyonali arasında nasıl bir etkileşim vardı?

MT: CWM’nin 1921 konferansının sonunda gerçekleşen harika ve ilham verici bir hadise var. Bazıları peçe takan Doğu’dan birkaç kadın sahneye çıkar ve delegeler alkış tutarken kendi dilleriyle Komünist Kadın Hareketinin gerçek önemini, onlar için ne anlama geldiğini açıklarlar.

Konferansın başlarında, Doğu delegelerinden biri oradaki kadınların karşılaştığı baskıları anlatmak için söz aldı: eve hapsedilmesini; genel olarak eğitim, istihdam ve toplumsal ilişkilerden hariç tutulmasını. Sovyet Rusya’nın kontrolü altındaki bölgelerde, bu kadınları halk eğitiminden başlayarak sosyal ve politik hayata çekmeye çalışılıyordu. Bu adımlar sayesinde, peçelerini gönüllü olarak çıkaran kişilerin sayısı artıyordu.

CWM bu sorunlara büyük ilgi gösterdi ve Yakın Doğu Enternasyonal Kadın Sekretaryası düzenledi. Aslında yeni kitap, Kasım 1921 konferansından bu sekretaryanın Tiflis’te (Tiflis) düzenlediği dokümanları içerecek.

Genel Geçer bir Klişe

EC: Daria’nın yazdığı gibi, sosyalist ülkelerdeki kadın hareketinin partilerini kadınlara hizmet etmek için harekete geçirmek yerine üyelerini öncelikle Parti hedeflerine hizmet etmek için harekete geçirdiği şeklinde bir klişe var. Araştırmanız bu yorumu nasıl değiştirdi veya hangi nüansları ortaya çıkardı?

DD: Batı akademisindeki çok sayıda yetkin feminist ses gerçekten sosyalist ülkelerdeki kadın hareketinin partiler tarafından kadınların taleplerini ilerletmekten ziyade amaçlarına hizmet etmek için kullanıldığına işaret ederek kadınlara yönelik komünist politikaları reddetme eğilimindeydi. Bununla birlikte, yeni ve gelişmekte olan akademik çalışmalar bu yorumları inceliyor. Kadınların özgürleşmesinin sadece sosyalist dönüşümün sonucu olarak değil, her zaman tüm komünist programın temel bir unsuru olduğuna dikkat çekiyorlar. Alexandra Kollontai şöyle ifade ediyordu: “Kadın sorunu bir erkeğin sorunu, bir insanın sorunu- tüm Üçüncü Enternasyonal’in bir sorunu olmalıdır.”

Araştırmamız, Komintern’in programının en başından itibaren kadınların özgürleşmesinin önemi üzerinde ısrar ettiğini gösteriyor. Komintern’in bir çoğu kadın olan liderleri, Zetkin, Kollontai, Inessa Armand gibi önde gelen siyasi roller oynadılar ve bu sıfatlarla erkeklerle birlikte devrimci mücadeleye katkıda bulundular. Komintern’in kurulmasından yıllar önce sosyalist kadınlar savaş karşıtı çabalarda ve devrimci ayaklanmalarda aktif rol aldılar.

Bununla birlikte, ulusaşırı Komünist kadın ağı, erkekler ve kadınlar için eşit işe eşit ücret,; ev işlerinin bir toplumsal endüstriye dönüşümü; annelik ve çocuk yetiştirmeye yeni bir yaklaşım; kadınlar ve diğerleri için eğitime erişim gibi yalnızca kadınları ilgilendiren özel tedbirler için mücadele etti. Komünist kadınlar oy hakkı ve üreme hakları gibi konularda feminist akımlarla işbirliği yaptılar ve ortak talepleri paylaştılar. Komünist kadınlar ayrıca entelijansiyaya mensup kadınlarla işbirliği yapmaya da hazırdı. Dolayısıyla Komünist kadınlar tarafından tasarlanan kurtuluş politikasının uygulanması sadece kadın işçileri hedeflememiştir.

Sosyalistler ve burjuva feminizmi

EC: Sosyalist kadın hareketi ile burjuva feminizmi arasında bir dizi mesele üzerinde açık ideolojik ayrımlar vardı. Bu anlaşmazlıklar kendilerini Komünist Kadın hareketinde en güçlü şekilde nerede gösterdi ve anlaşma veya işbirliği örnekleri oldu mu?

MT: Bugünün okuyucuları için, Komünist Kadın Hareketi’nin kullandığı dil, kendilerini sürekli olarak ‘burjuva feminizminden’ ayırmak istediklerinden biraz sarsıcı görünebilir.

Ancak burjuva kelimesinin bir hakaret değil, açıklayıcı bir sıfat olduğunu ifade etmek önemlidir. Ve bu, kesinlikle tamamının olmasa da, o günün feministlerinin çoğunun sahih bir açıklamasıydı. O zamanki bazı feministler, işçi sınıfı hareketinin bilinçli muhalifleriydi ve sadece kendilerini tam haklarıyla toplumun üst sınıfına entegre etmeye çalışıyorlardı. Bunlar, örneğin Mussolini’nin İtalya’sında düzenlenen kadınların oy hakkıyla ilgili 1923 konferansına katılan kadınlardı.

Aynı zamanda, bu erken sosyalist ve komünist hareketin zayıf yönlerinden birini açıkça göstermektedir. Kadınların kurtuluşu için mücadeleyi ilerletmek isteyen Zetkin, Kollontai ve Armand gibi kişiler harekette erkekler tarafından sürekli olarak ‘feminizm’ suçuyla suçlanıyorlar. O zamanın Devrimci işçi sınıfı hareketinin birçok bölümünde yaygın olan bu görüş, konunun öneminin genel olarak hafife alındığını yansıtıyordu. 1921 konferansında, Fransa’dan gelen delegelerden biri, çok kavrayıcı bir yorumda, hem ‘feminizm’den hem de ‘anti-feminizm’den aynı anda kaçınma ihtiyacına işaret ederek bu soruna değindi.

1921 konferansında Zetkin, ‘hukukta ve fiili pratikte siyasi eşitlik’ hakkında bir rapor sundu. Bu raporun baskısı, komünistlerin burjuva feministleriyle ortaklaşa olmasa da, kadınların oy kullanma mücadelesine girmeleri ve liderlik etmeleri gereğiydi. Bana göre, Zetkin’in raporu, genel olarak ‘kadın özgürlüğünün devrimci dinamikleri’ olarak adlandırdığım şeyin çok iyi bir ifadesiydi. İlginçtir ki bu rapor konferansta muhalefet ve tartışma yarattı.

Sonuç olarak, bu soruya tarihsel bağlamda bakılması ve onu mekanik olarak çağdaş terimlere sıkıştırmaya çalışılmaması gerekiyor.

Kadın Komünist Liderlerden Oluşan Bir Ekip

EC: Birçok okuyucu, Zetkin, Kollontai ve Armand gibi kadınların çalışmaları hakkında biraz bilgi sahibi, ancak diğer öncü kadınların (Sturm, Braunthal, Bigot, Colliard, Montefiore, vb.) önemli rollerinden bahsedebilir misiniz?

MT: Yeni kitabın bir bölümü, Almanya, Fransa, Çekoslovakya, Bulgaristan, Hollanda Doğu Hint Adaları ve Sovyet Rusya’dan gelen raporlarla dünyadaki Komünist Kadın Hareketine ayrıldı. Tüm bu raporlarda açıkça ortaya çıkan şeylerden biri, kadın Komünist liderlerin bir kadrosunun ortaya çıkmasıdır.

Bu, CWM’de ve Lenin döneminde bir bütün olarak Komünist Enternasyonal’de sürekli bir temadır: kadınları sadece Komünist hareketin saflarına değil, aynı zamanda liderliğine de çekmek için özel önlemler alma ihtiyacı. Bunun için Komintern kararları, kadınları liderlik sorumluluklarını üstlenecek yetenekleri ve özgüvenleri geliştirmeye teşvik etmek için bugün özel ‘pozitif ayrımcılık’ önlemleri dediğimiz şeyin ana hatlarını çizdi.

Bu, bildiğimiz gibi, bugün devrimci sosyalist hareketin kritik bir ihtiyacı olmaya devam eden bir sorundur.

Komünist Bir Kadın Gazetesi

EC: Grup, sanırım beş yıllık varlığı boyunca 1.300 sayfadan fazla Enternasyonal Komünist Kadınlar’ı yayınladı. Dergi ne tür konuları kapsıyordu? Nasıl kullanıldı?

MT: Clara Zetkin tarafından editörlüğü Berlin’den yapılan Die Kommunistische Fraueninternationale (Enternasyonal Komünist Kadınlar veya KFI)  dergi, kadınların kurtuluşu mücadelesinde öncü olarak tanınmayı hak ediyor. Ancak günümüzde kadın özgürlük hareketinden çok az kadın varlığından haberdar.

Ele aldığı konularda güncel görünen, kadınların ezilmesinin birçok yönünü içeren makaleler vardı: kürtaj, fuhuş, ev işi, siyasi haklar, cinsiyet rolleri, işgücündeki kadınlar, eşit iş için eşit ücret ve çok daha fazlası. O zamanlar diğer komünist yayınlarla karşılaştırıldığında, bu dergi muhtemelen en iyi yazılmış, en canlı, bağımsız fikirli ve en kapsamlı yayınlardan biriydi.

Komintern’in Stalinizm’in artan etkisi altında yozlaşmaya başladığında, KFI’nin doğrama kütüğüne konulduğu ve 1925’te kapatıldığı şaşırtıcı değil.

Erkek Komünistlerin Tepkileri

EC: Anladığım kadarıyla Kadınların parti komisyonları erkekler de dahil olmak üzere tüm parti üyelerine açık. Komisyonlara katılan erkek örnekleri var mı? Şoven tutumla karşı karşıya kalan kadınların öncelikleri veya örnekleri konusunda anlaşmazlıklar var mıydı?

DD: Erkekler gerçekten de kadınların ajitasyon komitelerine katılabilirlerdi ve katılmaya teşvik de edildiler. Bu komitelerdeki erkeklerin kadınlara oranını söylemek zordur. Erkekler kadınların parti yapılarına katılmakta oldukça isteksiz görünüyorlar. Ancak, Enternasyonal Konferanslarda erkek delegeler sık sık ülkelerindeki Komünist Kadın örgütleri adına konuşurlardı.

Erkeklerin partiler içindeki genel hakimiyeti ve Komintern’in merkezi aygıtı, kadınların gündeminin ilerlemesini her zaman kolaylaştırmamıştır. Erkek yoldaşların öncelikleri, cinsiyetçilik ve kadınlara karşı önyargıları konusundaki anlaşmazlıklar, aslında komünist kadınların enternasyonal konferanslarında tartıştığı sorulardan biriydi. Sorun, 1920 konferansında bir Fransız delegesinin “sadece kadın işçi örgütü konusuna karşı kayıtsızlık değil, hatta düşmanlık gösterdiği” gibi erkek işçilerin görüldüğü savaş öncesi sosyalist hareketlerden miras kaldı.

1920 Moskova’daki konferanstaki tüm yabancı delegeler, kadınların genel parti çalışmalarına nispeten düşük katılımına dikkat çekti. Clara Zetkin, 1921’de CWM’nin liderlerinin öneminin çok altında görüldüğünü belirtti, çünkü ‘bunu sadece “kadın işi” olarak gördüler.’ Bir diğer yandan, Komünist erkekler cinsiyet temelli iddiaları şüpheli buldular ve Marksist sınıf temelli analizde sorguladılar. Öte yandan, Komintern’in resmi ve kamu eşitlikçi söylemine rağmen, birçok komünist erkek, özellikle özel alanda, geleneksel erkek cinsiyetçiliği ile uzlaşmayı meydan okuyucu buldu.

Üreme Hakları ve Kadına Yönelik Şiddet

EC: Son yıllarda kadın hareketinin çoğu, üreme hakları ve kadına yönelik şiddet sorunları üzerine yoğunlaştı, bazı sosyalistler bunun ‘yapısal konulardansa’ ‘bireysel konulara’ öncelik verdiğini eleştiriyorlar (buna inandığımı söylemiyorum!) Bu konular erken Komünist kadın hareketinde nasıl konuşuldu?

DD: 1920 konferansının ‘Tezleri’ndeki Komünist Kadınlar, kadınların doğurmalarını ve tek doğal gerçek olarak çocuklara bakmalarını böylece onlara daha düşük bir rol atfeden rolleri “sadece eski küçük-burjuva, gerici ideoloji” olarak vurguladılar. Komünist kadınlar, kadınların geleneksel olarak çocukların üretilmesinde ve yetiştirilmesindeki bu rol vizyonundan ayrılmak istese de, “Tezler” üreme hakları ve kürtaj meselesini ayrıntılı olarak açıklamadı. Ancak bu, komünist kadınların bu soruya dikkat etmediği anlamına gelmez. 1920’de olduğu gibi Sovyet hükümeti kürtajları yasallaştırdı, böylece kadınların üreme konularında seçim hakkını kabul ederek, IWS, Sovyet literatürünü, Rusya dışındaki Komünist kadın yapıları arasında dolaşıma soktu.

Komünistlerin üreme ve annelik hakkındaki fikirlerine yönelik teorik bir çerçeve ilk olarak August Bebel tarafından tanımlandı. Daha sonra Alexandra Kollontai tarafından geliştirildi. Kollontai, çocuk doğurmayı aile ve toplum arasında paylaşılan bir toplumsal sorumluluk olarak görüyordu. Onun fikri, sadece annenin değil, toplumsallaştırılmış kurumların da çocukların fiziksel ve psikolojik refahına dikkat etmeleri gerektiğiydi. Komünist kadınlar bu fikri 1920 konferansının “Tezleri”ne dahil ettiler: devlet, anneliği ve çocukları korumak için refah kurumları kurarak “anneliğin istihdamla uyumlu bir kombinasyonunu” kolaylaştıracaktı.

Birinci Paylaşım Savaşı sonrası demografik bağlam ve daha sonra doğum kontrolünün nüfus kontrolü ve öjeni için bir araç olarak savunulduğu gerçeği göz önüne alındığında, Komünist kadınlar kadınları çok az veya çok fazla çocuğa sahip oldukları için damgalama girişimlerine direndiler. Komünist kadınlar, toplum herkes için müreffeh ve mutlu bir çocukluk için maddi araçları garanti edemediği sürece kürtajı gerekli gördü. Bu, 1920’lerin başında Fransa’da ve (hatta) İtalya’da kürtajla mücadele yasalarına karşı protesto yapmalarını engellemedi. Almanya’da Komünist kadınlar, vaktinden önce “Bedeniniz Sizindir” sloganı altında bir kampanya yürüttüler. Danimarka’da doğum kontrolü ile ilgili bilgileri kadınlar için kullanılabilir hale getiren Çalışan Kadınların Bilgi Bürosunu kurdular. Kürtajın yasadışı olduğu Kanada’da, Komünistler, doğum kontrolü ve serbest kontraseptifler hakkında bilgi sağlayacak kliniklerin kurulmasını ve doğurganlık kontrolünün ayrımcılığını talep etmek için Komünist olmayan kadınlarla birleşti.

Kadına yönelik şiddete gelince (tecavüz ve cinsel taciz konusu da dahil), soru Komünist kadınlar tarafından bugün olduğundan daha az tartışıldı. 1920 konferansı sırasında, tartışmalarda ve ülkelerdeki komünist çalışmalarla ilgili “Tezler” de hâlâ kapitalizm öncesi bir gelişme düzeyinde yani öncelikle Doğu ülkelerinde ortaya çıktı. Tezler’, kadınları evde, işyerinde ve cinsel anlamda erkek kölelerine indiren önyargıların, ahlakların, uygulamaların ve dini ve yasal kuralların üstesinden gelmek için bir mücadele çağrısında bulundu. “Tezler” bu çabanın sadece kadınları değil erkekleri de eğitmeyi gerektirdiğinin altını çizdi.

Komünist kadınlar ayrıca, SSCB’de kabul edilen – ev dışında çalışma ve boşanma özgürlüğü –dışında kadınların istismarcı ilişkilerden kurtulmasına ve aile içi şiddeti azaltmaya elverişli yasal önlemleri de teşvik ettiler.

Bugün İçin Dersler

EC: Dünyadaki feminist ve kadın hareketinde son zamanlarda bir canlanma oldu. 2019 kadınları erken Komünist hareketin kadınlarından ne öğrenebilir?

MT: Bir asır öncesine kıyasla, bugün çok daha fazla bilinçlendiğimiz bir takım sorunlar var: cinsel taciz, aile içi şiddet, cinsiyet normları, moda ve kıyafet soruları, vb.

Fakat Komünist Kadın Hareketi’nden ve genel olarak tüm Marksist gelenekten öğrenebileceğimiz en temel şeylerden biri, kadınlara yönelik baskıların nasıl kapitalist sistemden kaynaklandığı ve kadınların özgürleşmesi için verilen mücadelenin, işçi sınıfı mücadelesiyle ve toplumsal adalet için tüm kavgalarla bütünüyle nasıl bağlantılı olduğu. Mücadeledeki her özel zafer önemli olmakla birlikte, bunlar mücadeleyi daha da ilerletmek için ileri pozisyonlar olarak görülmelidir. Nihayetinde muzaffer olmak için devrimci bir bakış açısı gerekir.

Clara Zetkin, Alexandra Kollontai, Inessa Armand ve Komünist Kadın Hareketi’nin diğer ilk liderleri bu bağlantıları anladılar ve bu anlayışı genelleştirmeye çalıştılar. Bugün neredeyse bilinmeyen CWM’nin Komünist Enternasyonal tarihinde ve kadınların kurtuluşu için mücadelenin daha da uzun tarihinde hak ettiği yere geri koyulması gerekiyor.

1920-1922 Komünist Kadın Hareketi, 2020 yılında Brill tarafından Tarihi Materyalizm Kitap Serisinde, ardından Haymarket’ten ciltsiz kitap olarak yayınlanacak.

Kaynak: ‘The status of women is a question for all socialists’

Çeviren: Aslı Polat