Komünizmin kurucu öznesi; Komün Gücü – Bulut Karker

Sömürü, tarihsel süreci içerisinde yöntem ve isim farklılıkları olsa da  varlığını sürdürmüştür. Kurumlaşmasını  bir bütünü oluşturacak şekilde inşaa etmiştir. Bir devlet olarak polisinden  bürokratına, yazılı görsel medyasına, partilerine kadar birçok yönden kendisini oluşturmuştur. Devlet öncelikli olarak psikolojik sınırlar çizer ve bütün  rolleri sömürü döngüsü içinde şekillendirir. Örneğin CHP’sinden MHP’sine, yasalcı düzen soluna kadar hep aynı döngü içerisinde şekillendirir. Peki böylesine organize, hem de günümüzde sınır tanımayan, birbirine eklenmiş sömürü düzenine karşı nasıl bir örgüt olunmalı? Soru arayıştan mütevellittir ve cevabı düşünen herkes için içerisindedir; bilinir, ancak anlaması ve pratikleştirilmesi söz konusu olduğunda  top taca atılır. Cevap, her soranın bildiği üzere birliktir. Peki birlik nedir? Soruyu  sormamızı ortaya çıkaran gerçeklik, kapitalizmin  bu derece  egemen olması ve dümenini yürütmesidir. Yoksa böyle bir soruyu soruyorsak bölünmüşlükten kaybetmişliğe uzanan sorunsallık zincirine gelmezdik.

Pratik olarak  aynı soruya  aynı cevabı veriyor, aynı tespiti yapıyor, tedavi edemiyorsak  tarihsel olarak ilk verdiğimiz cevaba dönmeli oradan ilerlemeliyiz. Başa dönersek  birlik olmalıyız. Söylemsel birlik olmanın ötesinde  birlik, örgütsel birlik olmalı. Örgütlü olmayan birlik, sözün özü ilk çatırtıda ya da ilk canı sıkılanın kendi nefsini şahlandırdığı bir araya gelişin ifadesi olabilir, ama asla bir örgütlülüğün gerçekleşmiş hali olamaz. Karşı çıkışlarımız bizi bir fikir etrafında kümelendiriyorsa bunu yaşama taşıyacak olan da ete kemiğe büründürecek olan da örgüt olmalıdır. Örgütlü birlik, özlemleri sömürüsüz, sınırsız bir dünya  etrafında çıkışını bulmuş; tüm bireysel çıkarlarını tarihin bencilleştirici, bireycileştirici çukurunda ateşe vermiş; içi dışı devrim özlemiyle yanan insanlarla bir araya gelmiş topluluktur. Bu öyle bir ateştir ki halkının özlemlerini, acılarını bilir; düşmanın yöntemlerini bilir; kendinden başlayarak  eleştiriyi ve özeleştiriyi kendisine yaşam felsefesi haline getirir. Bireysel çıkarlarından arınmış, “ben”likten “biz”liğe yelken açan birlik bu temelde hareket eder.

O komünizmi önce kendisinde inşa eder. Önce çuvaldızı kendine saplar. Parti, örgüt organları bir bütünün parçaları gibidir. Kör topal yürüyüşlerin, kol kırılır yen içinde kalırcıların aksine, o devrime koşar. O okyanusta damla, damlada okyanustur. Mahalleler, okullar, fabrikalar… O, yaşanılan her yerdedir. Komün hücreleri, düşmanın zehirlediği uyuşturucu, fuhuş bataklığına döndürdüğü her yerde panzehirdir. Üniversite kürsülerinden nutuklar atmaz; halkına yabancılaşmaz; onun gücü ve diriliği buradan gelir.

Komünler

Teşhis kadar  yöntemler bakımından doğru tespitler, pratikler de zafere giden yolda mihenk taşlarıdır. Öncelikle her var oluş kendi somutluğunda gelişir, boy verir. Doğru zamanda, doğru yöntemler bulamayanlar her işi eline yüzüne bulaştırır. Komün gücünün öznesi, örgütleyicisi, devrim ideasıyla her yönüyle, büyük bir arzuyla işine, yani devrime yönelir. Arayışları, merakları bu çerçevededir. Bilgi birikimini lafazanlıkla, üsttencilikle icra etmez. O, devrimi, salt dergi bürolarında, üniversite kantinlerinde aramaz; kendisini salt eylemcilikle sınırlandırmaz. Aldığı nefesten, atığı adıma 24 saatini devrime odaklı yönlendirir. Yöntem bakımından mücadelenin her alanı bunu gerektirir. İşçi mücadelesinden öğrenci gençlik, kadın mücadelesine her yönüyle kendisini ve halkını devrime yönlendirir. O, belirli bir dönemin değil  komünizmin örgütleyicisidir. İşçi havzalarında mücadele veriyorsa işçi sınıfının tüm  özeliklerini yaşam biçimlerini bilir. Örneğin bir sanayi bölgesinde ya da fabrika atölyesinde sendikal mücadele örgütlüyorsa son aşamada grevinden iş bırakmasına tüm faaliyetlerine  komün gücünün ruhunu katar. İşçiler, çok zor örgütlenir; zira kapitalist dünyada bilinçli bir şekilde  toplumsal yaşamın en dışında tutulmuşlardır. Kaygıları bir öğrencininkinden çok daha fazladır; çabuk güvenmez ve harekete geçmezler. Talepleri genelde ekonomik  gerekçelerle şekillenir. Bir grev ya da iş bırakma başarısızlıkla sonuçlandığında yıkıma uğrarlar. Bu havzalarda faaliyet yürütecek komünarlar sabırlı ve ısrarcı olmalıdır. Bir günde sonuç almayı beklemek, pembe düşler görmek gibidir. Adım adım ilerlenmelidir. Gerektiğinde   futbol maçları organize edilmeli; kahvehanelere, işçilerin evlerine gidilmeli, yaşam alanlarına  adım adım girilmelidir. Komün, işçilerin salt çalışma alanlarında değil yaşam alanlarında inşa edilmelidir. Varsayalım ki bir grev ya da iş bırakmadan sonra  direniş  kazanımla sonuçlanmamış olsun; böyle olsa  bile işçiler komün gücüyle ilişkileniyor,  hareket ediyor ise orada komün hayata geçmiştir. İşçi her koşulda çalışmaya devam edecek, her çalıştığı mekanda komün gücünün bir parçası olacaktır. O artık sadece kendisiyle değil, bütünen  işçi sınıfı mücadelesinin bir parçası olacaktır.

Öğrenci gençlik mücadelesi  dinamikleri ile iyi anlaşılmalıdır. Bu alanda mücadele verecek kadrolar, komün gücü donanımını ve yönelimini bu temelde şekillendirmelidir. Gençlik  toplumsal karakteri bakımından en dinamik kesimdir. Heyecanları, beklentileri daha çeşitli ve dinamiktir. Tarihsel olarak birçok mücadele sürecinin öncülüğünü gençlik yapmıştır. ‘68 gençliğinden, Denizler’den Mahirler’e İbrahimlere birçok devrimci önder, öğrenci gençlik içerisinden çıkmıştır. Bu sebeple sistem güçleri, gençliği kendisine tehdit olarak görmekte; okulları fiziki olarak kışlalaştırma, tek tipleştirmek istemekte; imam hatipleri ve  özel savaş yöntemleriyle  denetimi altında tutmak istemektedir. Günden güne değişen sınav sistemleri ile sistem, gençliği dünyada olan biten ne varsa, onlardan soyutlama ve apolitize etme çabasındadır. İşte tam da bu zeminde öğrenci gençlik mücadelesi yürütecek komünarlar, tüm eylemsellikleri ile gençlik mücadelesini sadece gençlik ile sınırlı tutmadan, onu da içine alarak bütünen mücadelenin tüm alanlarına akıtmalıdır. Apolitizmin köreltici çemberini kırarak gençlik mücadelesini, sınıf mücadelesinin direnişi öznesi haline getirmeliyiz. Öncelikle devrimin destekçisi konumundaki genç böylece giderek sabırla devrimci mücadelenin devrimci öznesi haline getirilecektir. Komün gücü felsefesi ile donanmış bir devrimci,  örgütlü gücü daha ilk adımından, ilk basın açıklamasından eylemine her şeyde, zor zamanların, zorlu devrimcisini görmeli ve o temelde örgütleme işine koyulmalıdır. Çabuk  örgütlenilip kolay uzaklaşılan, kaybedilen örgütlenmeler dalgalar gibidir; asıl olarak dalgalar çekildikten sonra kalacak kumlar hedeflenmelidir.

Mücadelemizin birçok alanı vardır ve çeşitlendirilmelidir ve her biri kendi özgüllüğünde yöntemlendirilmelidir. Anlatılmak istenen üniversite kampüslerinde ya da dergi çevrelerinde  ya da  birkaç belirli mahallede politika aksiyon geliştirme yerine, komün gücü örgütlemesine gidilmelidir. Geçmiş mücadele tarihinden dersler çıkarmış; onun devrimci mirasıyla kuşanmış; geçmişle sınırlı kalmayıp geleceğe bakan, ezer bozan, kendini kalıpların içirisine sığdırmaktan çıkarmış; yüzünü devrime dönmüş devrimciler olabilmeli,  yapılması gerekeni  zamanında ve yerinde yapan bir örgütlülüğü hedeflemeliyiz.

Örgütlü birliğin komünist beyni parti

Adım adım devrime yürüyen komün gücünün komünist beyni parti, bu yürüyüşün aksiyonunu organize eden yegane güçtür. Beyin olmazsa bütün beden işlevsiz kalır. İşlevsiz kalan beden bitkisel hayata sürüklenir ve zamanla çürür. Tüm devrim tarihlerinde devrimlerdeki çürüme, partilerdeki çürüme ile başlamıştır. Doğru zamanda, doğru çözümlemeler üretemeyen partiler,  zamanla devrimleri ya da örgütleri kangrene çevirmiş, içinden çıkılamayacak sorunsallıklar yığarak tarihi tepe taklak etmişlerdir.

Öncelikle partinin ne olmadığından başlayalım. Parti öncelikle örgütler hapishanesi değildir. Tepeden inmez, tepeden  yönetmez. Onun parti olma özelliği, tüm kademeleriyle devrimci yoldaşlık ve özgürlük tutkusunu taşımasındandır. Tüm komün hücreleri onda birleşirken parti, kendisini komün birliğinin bütününde tanımlar. Israrı her koşulda, dışarıda ve içeride birlikten yanadır. Kapitalizmin kılcal damarlarına komün hücrelerini yönlendirir. Planlı ve stratejiktir. Dönemsel kaygılara kapılmaz. O maraton koşucusudur; ilk yüz metrede gücünü heba etmez. Parti, sömürü sistemini yıkmakla kalmaz, sistemi yıkarken daha ilk anda komünizmi gelecek ütopyası olarak değil yaşamın ve anın içerisinde inşa etmeyi hedefler.

Kaynak:
https://www.komungucu4.com/2019/05/16/komunizmin-kurucu-oznesi-komun-gucu-bulut-karker/