Maluldür zıddı ile her şey
Dört döner dört mevsim
Diyalektik devri daim
Sonsuz gökyüzünde bile ölür yıldızlar
Yenilerine yer açmalı malum
Maluldür zıddı ile her şey
Velhasıl acı olan
Erdemi taklit etmekte mahirdir alçaklık
Mesela bakın
Ey mazlumlar diye höyküren şu adama
Ve dahi ne tuhaf
-gene mazlumlardır hep onun ashabı-
Oysa O’dur mazlumların baş cellâdı
-Yaşam kutsaldır değmez hiçbir şey için ondan vazgeçmeye-
Ne büyük söz
Sözün sahibi ise küçücük
Yaşam kutsaldır elbet
Senin yaşamın değil ama
Sen böyle bilgece laflar edesin diye soluduğun hava
Bizim aldığımız nefeslerden çalınmıştır
Bay burjuva
Dünya bir cennettir dersin
Kim bilir?
Öyle diyorsan öyledir
Biz izbe odalarına sıkışmışız o cennetin
Sen hepimizden daha iyi bilirsin
Ve vazgeçmemeliymişiz
Bu cennetten
Öyle erkenden çekip gitmemeliymişiz
Elbet yerinde olsak
Biz de gözümüz açık uyur
Gözümüz açık ölürdük
Görebilmek için
Her daim o bahsettiğin cenneti
Bilir misin bay burjuva
Biz niye gözümüz kapalı uyuruz?
Niye sıkıca kenetlenir kirpiklerimiz uykuda?
Düşlerimizi saklarız biz göz kapaklarımızın altında
Onları da çalmayasın diye
Düşlerimiz bari mal olup düşmesin diye
Senin pespaye pazarlarında
Ve ölünce kapanır gözlerimiz hemencecik
Zahir pek bir şey bırakmamışızdır
Son kez bakmaya değecek ardımızda
Yoksa biz de gözümüz açık giderdik senin gibi
Ne yıkabiliriz ne kurabiliriz
Yok bu işlere cesaretimiz
Sense halimize bakıp kıs kıs gülersin
Biz imkânsız olduğu için cesaret edemeyiz sanırız bu işe
Sense cesaret edemediğimiz için imkânsız olduğunu bilirsin bu işin
Her şey iyi buraya kadar bay burjuva
Ah bir de yaşam zıddıyla malul olmasa
Belki buna bile katlanabilirdin
Uyku yarım ölüm demiş bilgeler
Devri daim başlar o yarım ölüm anında
Bizim düşlerimiz oluverir senin karabasanların
Sen buna bile katlanabilirdin bay burjuva
Her şey geçerdi nihayetinde
Güneş doğup da uyanınca
Ah şu gündüz düşleri gören bizimkiler olmasa
Kurnaz sanırdın bir de kendini
Bak bizim ne Kurnazlarımız var
Suya götürüp susuz getirir seni
Bak Firavun
Senin cehennemindeki
İbrahim’in ateşine su taşıyor
Serçeler gagalarıyla
Yaslandığın azizlerinin sırçaları dökülüyor
Bizim Aziz’imizin keramet kapısında
Bütün yapabildiğin bu mu bay burjuva?
Öldürmek mi yani elinden tüm gelen
Ölüm kapanan bir kapı mı sanırsın?
Yoksa kaybolup gittiğimiz
Sonsuz bir çöl mü?
Ölüm bizim için açılan bir kapıdır
Kimi zaman Dersim dağlarına açılıp
Oluverir adı Kasırga
Kimi zaman açılır Afrin barikatlarına
Bayram yerine döner
Cenk meydanı
Nurhak’ın sevdasıyla
Çöl bizim için menzildir
Leyl karanlık demek Arapça’da
Bunu biliyor muydun bay burjuva?
Yedi yıldır uğramadılar yurduma
Leylim ley
Leyla Mecnun’unu
Leyl ise Güneş’ini bekler.
Ve kuşluk vakti gelince
Bizim hilal kaşlı Dörtler
Leyli aydınlatmak için düşer Dar Azza çöllerine
Dört mevsim dört döner
Döner dönmesine ya
Sana döner bay burjuva
İstersin ki ola bize her mevsim zemheri
Her mevsim bize
Karıncanın karda kıyamette arpa boyu seferi
Ama bay burjuva
Bizim de bir Ceren’imiz var bilir misin?
Kusur mu dersin?
Kadı kızında da mı olur dersin?
Sabırsızdır velhasıl
Bir sabırsızdır ki bizim Ceren sorma gitsin
Her mevsim bahar olsun ister
Öyle mayısı falan da beklemeden
Kasım dedi mi düşüverir toprağa
Tutabilene aşk olsun
Nereden mi aklımıza düştü gene onlar?
Yaşamak için vazgeçemedikleri öldürüyor insanı
Bilir misin?
Benimki de laf
Elbette bilirsin
Sen bilmeyeceksin de kim bilecek?
Dünya senin olsa
Sen tek bir çöpünden vazgeçemezsin
Bizse bu yüzden her nefes alışımızda ölümle yüzleşiriz
Şimdi sen söyle bay burjuva
Susuzluktan kırılırken nasıl ağzımızı dayamadan
Kana kana su içmeyelim
Onlar’ın yaşam pınarından
En iyilerimizi koparmışken dalımızdan
Nedir yaşamamıza sebep olan tesellimiz
Diye merak ediyorsan
Sır değil söyleyeyim
Tek kelimeyle
Tarihimiz
Bizimkiler
Şehit olarak çıktıkları tarihin divanında
Tanıklıklarını kanla yazmışlardır
Bu yüzden bay burjuva
Benzemez hiç sizinkine
Bizim tarihimiz
Ne kara tahtada tebeşir
Ne de ak kâğıda mürekkepten
Müteşekkildir
Kan bay burjuva
Senin için zibil
Her yerde döktüğün
Fabrikalarda, dağlarda, barikatlarda
Döke döke bitiremediğin kan
O kanla yazılan tarih ki
Mesela düşün
Orhun anıtlarınızdaki sözlerin bilgeliği
Konuşmayı yeni öğrenen bir bebeğin
Çıkardığı sesler kadardır
Orhan anıtının
-ki kimsesizler mezarlığında dikili-
Yanında ancak
Ve sen bay burjuva
Er ya da geç
Kanını döktüğün
Her devrim neferinin
Hesabını vermeden
Bu dünyadan
Öyle elini kolunu sallaya sallaya
Göçüp gidemeyeceksin
Çünkü
Onlar bir kez verdiyse hükmünü
Değiştirmeye senin gücün yetmez
Bir kez ters döndürdüler mi o kum saatini
Ciğerlerine batacaktır
Bundan gayrı aldığın her nefes
Bilmem giderebildik mi merakını
Bay burjuva