İHA ve SİHA’lar: Dikey faşizm!
“Her kim bir silahlı dron kullanırsa apriori, öldürdüğü düşmanları tarafından öldürülmesi imkânsız hale geliyor. Dahası bu yeni savaş teknolojisi sayesinde devletler ne ‘savaş dulları’ ne de ‘utanç verici savaş esirleriyle’ uğraşmak zorunda kalıyor”(Dikey Dünya: Uydulardan Sığınaklara, Stephen Graham, Koç Üniversitesi Yayınları)
“Her SİHA saldırısı bir infazdır. Eğer bu şekilde ölüm cezası dağıtacaksak bu süreçler hesap verilebilir süreçler olmalı, kamusal alanda tartışılmalıdır” (Eski CİA yöneticisi Richard B.Manzetti / Pis İşler, Eyal Press, Metis Yayınları)
CIA yöneticisi açıktan hesap vermeyen bir öldürme politikası güttüklerini itiraf ediyor!
Bu demeci veren şahsın devamcıları bırakın hesap vermeyi aynı yöntemle, bir SİHA saldırısıyla Ocak 2020’de İranlı General Kasım Süleymani’yi katletmişlerdi. Benzer bir saldırının batılı bir siyasi ya da askeri lidere yapıldığını var saydığımızda bu elbette bir savaş sebebi sayılacaktı!
“Ahlaki yara”: Bir savaş psikiyatrisi terimi…
“…bir operatörün ‘teröristlere yardım ve yataklık yaptığı’ belirtilen bir hedefi, çocuğuna zarar vermeyecek bir şekilde hedef alıp öldürdüğü bir vakadan söz ediliyordu. Olayın ardından, ’çocuk babasından geri kalan parçaların yanına gitmiş’ ve siha operatörü dehşet içinde ekranından onu izlerken ‘parçaları tekrar insan biçimine sokacak şekilde birleştirmeye çalışmıştı’” (Pis İşler, Eyal Press, Metis Yayınları)
“…Bizzat tanık olduğu saldırılardan birinde hedefteki kişi omuzunda havan taşıyan bir adama benziyordu. Fakat sonradan kurbanın aslında kucağında küçük çocuğunu taşıyan bir kadın olduğu anlaşılmıştı” (age)
“…Ekrandaki görüntülerin ‘fazla karıncalı ve kesik kesik’ olduğu, kimin vurulduğunu tam olarak anlamanın mümkün olmadığı günleri hatırlıyordu. Arkadaşlarıyla bazen ‘yerde gördüklerimiz çocuk mu tavuk mu belli değil’ deyip şakalaştıklarını hatırlıyordu” (age)
“…Halkın anlaması gereken şey şu: Pırıl pırıl az bulutlu ve son derece aydınlık bir havada bile İHA’lardan aktarılan görüntü genellikle silah taşıyan birini yüzde yüz tespit etmeye yetecek kadar net değildir. Bu yüzden sürekli doğru insanları mı öldürdük, masum bir sivilin hayatını tehlikeye mi attık diye düşünmek zorunda kalırız” (Bir İHA operatörünün Guardian gazetesine verdiği demeç)
“…Hedef alınan toplantı aslında bölgenin ileri gelen yaşlılarının madenlerle ilgili bir anlaşmazlığı gidermek üzere bir araya geldiği bir buluşmaydı ve o gün olay yerinden kaldırılan onlarca tabut, yaşlı köylülerin omuzlarında sokak sokak dolaştırılmıştı” (Living Under Drones/İHA’ların Altında Yaşamak isimli Rapor/New York Hukuk Fakültesi)
Yukarıdaki anlatımlar geçmeyen “ahlaki yara”larından dolayı sürekli vicdan azabı çeken, çoğu psikolojik tedavi gören, kritik bilgileri ifşa ettiklerinden dolayı tutuklanan ve aralarında intihar edenlerin de bulunduğu İHA operatörlerine aittir. Operatörler kendilerini öldürmesi yüzde yüz imkânsız olan insanları öldürdüklerinde, bunu sayısız kere yaptıklarında, işe ilk girdiklerindeki o “joystick savaşçısı” rahatlığının yerini soğukkanlı suikastçılar alır. Son yıllarda buna dayanamayan, bunun zamanla kişiliğini, ruhunu çürüttüğünü itiraf eden çok sayıda operatör olduğu açığa çıkmıştır. Askeri hastaneler bu “ahlaki yara”yı tedavi edememektedir. Vietnam’ın asker gazileri gibi dijital savaşın da gazileri oluşmaktadır yavaş yavaş. Çoğu genç olan bu operatörler orduda beyinleri yıkandıkları için hem kurban, düğmeye bastıkları için hem de faildirler. Kurban’dan fail olmaya oradan da ahlaki yaralarla dolu olarak hayattan kopmaya…
TSK-MİT’in dron operasyonları
“50 yıldır avukatlık yapıyorum. En az 15 kez Kürdistan ve Suriye’nin kuzeyine gittim. Ama hiçbir zaman Ezidi bölgesine yaptığım ziyaret kadar etkilenmedik. Gündüz ve gece o kadar çok dron saldırılarına maruz kaldık ki. Sivil ayrımı yapmadan saldırdılar. Oysa Ezidiler hiçbir zaman Türkiye’ye saldırmamıştır” (Belçikalı avukat Georges Henri Beauthier/AP’de düzenlenen 17.Uluslararası Kürt Konferansı)
TSK ve MİT de İŞİD faşizmine karşı bölgede kahramanca direniş sergileyerek bu orta çağ karanlığını Suriye’de yenilgiye uğratan SDG ve YPG yönetim kademesine karşı defalarca bu katil dronları kullanmıştır. Uluslararası meşruiyete sahip olan ve TC’nin ne “toprak bütünlüğüne” ne halklarına ne de kolluk güçlerine karşı hasmane bir politikası ve askeri bir eylemi olmayan ancak en büyük suçu Apoist ideolojiyi sahiplenmeleri ve TC sınırlarına bitişik özerk-demokratik bir yönetim kurmuş olmalarından dolayı bu namert savaş teknolojisine hedef olmuşlardır.
Sadece savaşların değil, ilan edilmemiş savaşlar (yani gizli operasyonlar) ve dış politikada güç gösterisinin de en kullanışlı silahları haline gelen bu Dron teknolojisini yakın zamanlarda Karadeniz üzerinde ABD’ye ait SİHA’nın Rus uçakları tarafından düşürülmesinde, Ukrayna kumandasında Kızıl Meydan, Kremlin semalarında ve Kuzey Suriye’de TSK-MİT marifetiyle Rojava’nın yasal meşru temsilcisi Mazlum Abdi’nin konvoyuna olan saldırısında görmüştük.
En son Süleymaniye’de Mezopotamya İşçi Dayanışma Derneği üyesi Mardin doğumlu Hüseyin Arasan MİT-PARESTİN (KDP’nin istihbarat örgütü) ve Hizbullah iş birliğiyle katledilmişti. 2015’den bu yana Kuzey-Batı Suriye ve Başur’da (Güney) 120 Kürt sivil çoğu SİHA saldırılarıyla öldürülmüştür. Katledilenlerin hepsi gerilla veya milis olmayan, gazeteci, sanatçı, sivil toplum çalışanı ve halkın sevdiği ileri gelenlerden oluşmakta idi. KDP, Başur’da özgür Kürt istememektedir. Özellikle Hewler’de Türk istihbaratıyla son yıllarda görülmemiş bir işbirliği içinde olduklarını Kürt basınında okuyoruz. Bu anlamda bu ihanetçi iş birliğinin Süleymaniye’yi de “Hewlerleştirmek” istediği Kürt Özgürlük Hareketi tarafından ciddi bir uyarı olarak belirtilmektedir. KDP, Başur’da MİT’i desteklemenin ötesinde adeta onunla ortak operasyon gücü gibi davranmaktadır.
TSK ve MİT’in bölgede gerçekleştirdiği Dron saldırılarındaki sivil kayıplar konusunda ne yazık ki güncel verilere ulaşmak zor. Türk basını bu konuda kör, sağır ve dilsizdir. Sadece Kürt Özgürlük Hareketi’nin hedef alınan kadrolarını vermekte ve savunma sanayiinin “en parlak yıldızları” olarak bunların propagandasını yapmaktadır. En son seçim videolarında kullanmaktan çekinmemişler, ailelere asker ölümlerini azalttığı mesajı verilerek bir gerçeği de (saklanan asker ölümleri) zımnen kabul etmişlerdir. Bu alana el atmak çok ciddi araştırmacı gazeteciliği gerektirmektedir.
Gazze örneği: Meskûn mahallerde hava hâkimiyeti!
Dronların normalize edilmesi…
“Gazze’de faaliyet gösteren El Mezan isimli insan hakları örgütünün gözlemleri ise 2006 ila 2012 yılları arasında İsrail tarafından dronlarla öldürülen sivillerin sayısını 800’ e yakın olarak vermektedir.” (Dikey Dünya: Uydulardan Sığınaklara, Stephen Graham, Koç Üniversitesi Yayınları)
İsrail, Gazze’de uluslararası tepki çeken ve kendisine de ciddi askeri kayıplar verdiren sürekli işgal politikasını dron teknolojisi sayesinde sınırlandırmış, kara hâkimiyetinden hava hâkimiyetine geçmiştir. Bunu Netflix’te dizi bile yapmış İsrailliler. İsmi Fauda. Aanlamı ise kaos. Arap mahallesinde büyümüş, Arap kültürüne son derece hâkim ve bir Arap gibi yaşayabilen Yahudilerden oluşmuş ve İsrail Devlet’inin “Kontra-Terör Birimi”nde görev alanların hikâyesini anlatıyor.
Şehirlere yukarıdan hâkim olma, giderek dron teknolojisinin sadece uzak coğrafyalar için değil şehir savaşlarında ve sınır güvenliğinde polis kuvvetlerinin de kullanımına sunulan bir teknoloji olmasını beraberinde getirmiştir.
Anlaşılacağı üzere dron teknolojisi hem gözetleme ve istihbaratın daha fazla derinleştirilmesine hem de polisin askerileştirilmesine hizmet etmektedir. Ama burada asıl amaçlanan insanların dron teknolojisini gelecekteki toplumun doğal bir parçası olarak algılamasını sağlamaktır.
Dikey oryantalizm
Dron katliamlarının YouTube’daki görüntülerinin izleyici yorumlarını inceleyen Amerikalı bir sosyoloğun bu konudaki gözlemleri çok çarpıcıdır. Bu, dikey faşizmin aynı zamanda dikey bir oryantalizmolduğunu göstermektedir.
“Yorumcuların yukarıdan aşağı bakışları; Batı kültürünün ve dillerinin en derinliklerinde yatan geleneklerle uyumlu bir şekilde, bakılan noktanın çok aşağısındaki boyun eğdirilmiş, nispeten önemsiz ve ırksal olarak aşağı insanlar, -hatta insan olarak da görülmeyen insanlar- üzerindeki doğal üstünlüklerini yansıtan bir bakıştır” (Dikey Dünya: Uydulardan Sığınaklara, Stephen Graham, Koç Üniversitesi Yayınları)
“Edward Said’e atıfla muhayyel Doğu sömürgeciliğinin –egzotik nesnesi– işgal coğrafyaları artık ufkun ötesinde değil, Batılı hava uygarlığının dikey tiranlığı altındadır.” (Dikey Dünya: Uydulardan Sığınaklara, Stephen Graham, Koç Üniversitesi Yayınları)
İçerdiği yüksek teknoloji sayesinde “kesin, cerrahi ve hedef odaklı” olduğu iddia edilen Dron operasyonları ile gerçekleştirilen sivil ölümler gerçekte düzenli ordu ve “yabancı savaşçı” ölümlerinden az değildir. Ancak ABD Hava Kuvvetleri başta olmak üzere bu dikey faşizm teknolojisini kullanan tüm devletler olagelen sivil ölümlerin ihmal edilebilir ve mazur görülebilir, istenmeyen sonuçlar olduğunu iddia etmeye devam etmektedirler. İnsan hakları örgütlerinin bizzat alandaki aile yakınları ve yerel kurumlardan tespit ettiği sivil ölüm kayıplarının bir kaza, bir yanlışlık hele hele bir “yan hasar” olmadığı çarpıcı örneklerle sabittir.
ABD, 2015’de Pakistan, Yemen ve Somali’de 524 ile 1169 arasında sivil, 186 ile 226 arasında çocuk öldürmüş ve 2000’e yakın sivil ağır yaralanmıştır. Araştırmacı Gazetecilik Bürosu’nun aynı çalışmasında CIA’nin sadece Pakistan’da dronlarla 4000 kişiyi öldürdüğü bunların 200’ünün çocuk ve 900’ünün ise sivil erişkinlerden oluştuğu belirtilmektedir. (Dikey Dünya: Uydulardan Sığınaklara, Stephen Graham, Koç Üniversitesi Yayınları)
Savaş karştlığı ve dron teknolojisi
İHA ve SİHA operasyonları hesap vermezliği ve çoğu kurbanının isimsizliğiyle günümüzün en namert özel savaş teknolojisidir. Çünkü hasmınızın yüzü yoktur. Savaş hukuku ve savaşçı etiği anlamını yitirmiştir. Çünkü karşınızda size ateş etme imkânı olan hiç kimse yoktur. Siz tüm risklerden arındırılmış olarak kilometrelerce uzaktan oturduğunuz konsolda savaşırken karşınızdaki hasım bir uğultu duyduğunda artık çoktan ölmüştür. ABD Hava Kuvvetleri’nden emekli bir pilotun bu konuda yazdığı kitabın adı bile her şeyi anlatıyor: “Kalpsiz katiller”
“Hiç tanımadığınız ve size hiçbir şekilde karşılık verme imkânı olmayan bir insanı yukardan verilen bir emirle öldürebilme kudreti sizi olsa olsa bir suikastçı yapar!” –M.Shane Riza
Faşizmin dijital formdaki dikey ölüm makinalarıdır bunlar. Karıncalı yeşil video görüntüsüne yansıyan yerdeki bedenlerin nasıl havaya uçurulduğunu hepimiz izlemişizdir. Bu uzaktan elektronik savaş tekniği aslında toplumların gözünden kaçırılan, onların sessiz onayını alan ve kanıksatılan, bu anlamda sivil ölümlerle savaş suçu içeren birçok operasyona imza atmasına rağmen eleştirel olarak üzerinde en az durulan, yeterince araştırma yapılmasına izin verilmeyen bir savaş biçimidir. Zorunlu askerliğin kaldırılması ve profesyonel ordulara geçilmesi modern kapitalist orduların toplum tarafından eleştirilmesini azaltan bir gelişim olmuştur. Bugün ne ABD’de Vietnam savaşındaki gibi bir savaş karşıtlığı vardır ne de Türkiye’de 90’lı yıllara nazaran sivillerin öldürüldüğü özel operasyonlara karşı eski duyarlılık vardır. Ulusların “kendi adlarına” yapılan savaş ve operasyonlarda giderek tepkisizleşmelerinin bir nedeni de gizli yürütülen ve sonuçları kamuoyundan saklanan dron teknolojisidir.
Dronlar günümüzün son teknoloji yargısız infaz araçlarıdır. Askerin, polisin ve mahkemelerin yerini almışlardır. Dron kullanan tüm devletler savaş suçu işlemektedirler ve bütün dünya medyası da bunu büyük bir gururla takdim etmektedir. Toplumların sessizliği dronların dikey faşizmini cesaretlendiriyor. Cezasız kalmalarını sağlıyor. Cezasızlık ise 21. yüzyıl devletinin temel karakteridir.