Ölümsüzlerimizin izinden yürüyecek, biz kazanacağız! – Komünarlar

Ulaş Bayraktaroğlu (Mehmet Kurnaz) yoldaşın, Rakka’da, en ön cephede, IŞİD cihadçılığına karşı dövüşürken ölümsüzlüğe yürümesinin 6. yıldönümündeyiz. Devrimci Komünarlar olarak, her sene olduğu gibi bu senede, 9-16 Mayıs arasını, Ulaş Bayraktaroğlu yoldaş şahsında, tüm ölümsüzlerimizi; Suphi, Tamer, Rasih, Cemre, Robin, Doğan, İdil, Zahide, Cömert, Cihan, Hasan Ali, Ulaş Adalı, Bayram Ali, Nurhak, Mehmet Ali ve Ceren Güneş yoldaşları andığımız ve onların ismini saflarımızda bir savaş şiarı olarak bayraklaştırdığımız bir hafta olarak ele alıyoruz.

Ulaş Bayraktaroğlu yoldaş, yaşamının en başından en sonuna değin, akıntıya karşı yüzmekten bir adım geri durmayan, gerektiğinde yeni rotaların kaşifi olabilen, gerektiğinde yol açan bir devrimci önderdi. O, Mahir Çayan’ın “Liderler devrim savaşında masa başında oturmazlar, bu savaşta en ön safta savaşırlar…” sözlerine uygun bir devrimci önderliğin, nasıl icra edileceğini, biz Devrimci Komünarlar’a öğretendi.

Ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımız, hem tarihin çatallandığı, hem de durduğu bir zaman aralığında icra ettiler devrimciliği. Sabırla ve sebatla, bir zanaatkar titizliğiyle inşa olmasına öncülük ettikleri bir örgütü; bir kaşifin keşfetme istenciyle varettiler, çatallanan bir nehrin yeni açılan su yataklarında. Yetersiz gelince o su yatakları, nehrin kıyılarından yeni yolların açılmasına da öncülük eden yine onlardı.

O örgüt ki, zulme karşı ilk taşı atan isyancıdan bu yana, ezilenlerin tüm mücadele tarihini kendisine rehber edinmiş bir örgüt! Tarihin ve toplumun, sürekli devinen gerçek hareketi içerisinde gizlenen ve yeri geldiğinde zuhur etmeye yazgılı olan komünizm hakikatinin, ancak, özgürlüğün kolektif eylemi ve gücüyle tüm yaşama hakim kılınabileceğinin bilincinde olan bir örgüt! Devrimciliğin, ezilenlerin karşı şiddetinin varlığıyla; silah ve silahlı mücadeleyle koşullu olduğunu bilen ve bunu kendisine ilke edinmiş bir örgüt! İşte bu yüzden, böylesi bir örgütün açtığı o yol ki, ancak kan ve alınteriyle, kararlılık ve cesaretle yürünebilecek bir yol!

Ölümsüzleşen tüm yoldaşlarımız, böylesi bir örgütün bir neferi ve öncüsü olarak, bu yolu adımlayarak ve her biri bu yolda kendisinden bir iz bırakarak, bedel ödeyerek, adanmış bir şekilde icra ettiler devrimciliği. Dar geçitlerde, karanlık yollarda, fırtınalı ve engin denizlerde bir keşif koluydu onlar. Ya bir yol buldular ya da bir yol açtılar bizler için. Yürekleri, devrimci bir hücre misali örgütlüydü. Saatleri devrime ayarlı, ayakkabılarının bağcıkları sıkıca bağlıydı her birinin. Bağcıklarını sıkıca bağladıkları o ayakkabılarla, tıpkı kendilerinden öncekiler gibi, en güzel yüz metresini koştular devrim koşusunun. Hep göğe bakan, gökyüzünün bize ait olduğunu bilen kimselerdi onlar. Yanan bu gökyüzünde, kanatlarına ateş toplarını toplayarak uçmaları bu yüzdendi. Hiçbir yerdeyken her yerdeydiler. Her şeye ve her yere ait olabilmeleri, hiçbir şeye sahip olmamaları sayesindeydi. Ama sadece bir tercih veya eylem değildi onların bu yürüyüşü; aynı zamanda bir duruştu. Ödedikleri bedellerle, fikirleri, yaşamları ve mücadele kararlılıklarıyla, Devrimci Komünar bir duruşu yarattılar ve bizlere miras bıraktılar onlar.

Biz, Devrimci Komünarlar, teslimiyetin yılgınlık türkülerine, tasfiyeciliğin her türden rengine ve pasifizmin bizi paçalarımızdan çekiştiren beyhude çabalarına karşı, onların bize miras bıraktıkları bu Devrimci Komünar duruş sayesinde dimdik durabildik, en yıprandığımız günlerde dahi. Onların bize miras bıraktıkları bu duruş sayesinde kalkabildik yeniden ayağa, her düştüğümüzde. Onların bize miras bıraktıklarıyla, yeniden doğduk küllerimizden, bir ateş kuşu misali. Onlar sayesinde öğrendik, erdemli bir olma halinin, ancak, sahip olmanın yabancılaştırıcı ve yozlaştırıcı cazibesini reddederek mümkün olabileceğini. Onlar sayesinde ki, her defasında, bazı zaman mırıldanarak,  bazı zaman bağırarak tekrar etmeyi bir görev bildik kendimize, “ya bir yol bulacağız, ya bir yol açacağız” diye! Onlar öğrettiler bize, hiçbir yerdeyken her yerde olmanın kudretini. Onlar sayesinde örgütleyebildik yüreklerimizi bir devrimci hücre misali. Onların mirasına bağlılığın bir gereği olarak, halen devrime ayarlı saatlerimiz, halen sımsıkı bağlı ayakkabılarımızın bağcıkları…  

Faşizm tamtamlarının ve sahte umutların birbirine karıştığı bugünlerde, halen yanmakta, halen dehşetli bir şekilde parlamakta ve gürlemekte gökyüzü. Kimileri aldanarak, sahte umutlara tav olarak güneşi gördüğünü sanıyor baktığında bu yanmakta olan gökyüzüne. Kimileri aldanmasa da, gördüğünden dehşete düşerek karamsarlığa kapılıyor ve mırıldanmaya başlıyor yılgınlığın türkülerini. Kimileri ise konforlu alanlar yaratmaya çalışıyor kendisine, korunmak için yanmakta olan gökyüzünden. Bizim ise halen kanatlarımızda ateş topları. Her yere ve her şeye ait olabilmek için hiçbir şeye sahip olmamayı bir erdem bilerek; yanan bir gökyüzünde uçmanın ve hiçbir yerdeyken her yerde olmanın kudretine erişebilmek için tıpkı onlar gibi adımlıyoruz ölümsüzlerimizin bedeller ödeyerek açtığı yolu. Bu yolda ölümsüzlerimizin bıraktığı izleri takip ederek yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz ütopyamızı gerçek kılana dek. Komünizm hakikatine ve devrime olan sarsılmaz inancımızla, halen o en güzel yüz metredeyiz; o yüz metre hiç bitmeyecekmiş gibi…

Bugün, tüm ölümsüzlerimizin arşınladığı o yolun takipçisi olmak, biz Devrimci Komünarlar’ın bir görevi ve göğsünde bir onur nişanesidir! Bu yol, ya yakın ya uzak, bir gün varması gerektiği yere varacak ve kazanacağız; bundan en ufak bir şüphemiz yok! Ancak kazanacaksak yürüdüğümüz bu yolun sonunda, onların mirasına layık olarak, yanan bir gökyüzünde ateş toplarıyla bezediğimiz kanatlarımızı çırpa çırpa kazanacağız! Onları göğsümüzde bir onur nişanesi olarak taşıyarak ve adlarını bir savaş şiarı misali her an meydanlarda bayraklaştırarak kazanacağız! O muazzam gün, elbet bir gün, mutlaka gelecek! İşte o gün geldiğinde, tüm ölümsüzlerimize selam durup, göğsümüzü gere gere, “BİZ KAZANDIK” diyeceğiz!

Zafer, tüm kahraman yoldaşlarımıza ve ölümsüzlerimize onur sözümüzdür!

BİZ KAZANACAĞIZ!

KOMÜNARLAR

Kaynak: Komün Gücü