Partimizin kurucu önderlerinden Ulaş Bayraktaroğlu yoldaşın, Rakka’nın özgürleştirilmesi hamlesinde, IŞİD cihadçılığına karşı savaşırken ölümsüzlüğe yürüyüşünün 8. yıldönümündeyiz. Devrimci Komünarlar olarak, 9-16 Mayıs’ı, Ulaş Bayraktaroğlu şahsında, Suphi, Tamer, Rasih, Cemre, Robin, Doğan, İdil, Zahide, Cömert, Cihan, Hasan Ali, Ulaş Adalı, Bayram Ali, Nurhak, Mehmet Ali, Ceren Güneş ve Murat yoldaşlarımızı andığımız, isimlerini bir savaş şiarı olarak bayraklaştırdığımız bir hafta olarak karşılıyoruz.
Ölümsüzlerimiz, tarihin hızlı aktığı ve mücadelenin çatallandığı anlarda devrimciliği icra ettiler. Dar geçitlerde keşif kolu oldular, karanlık yollarda yol açtılar. Saatlerini devrime ayarladılar, ayakkabılarının bağcıklarını sıkıca bağlayıp en güzel yüz metreyi koştular. Hiçbir yerdeyken her yerdeydiler. Yanan gökyüzünde kanatlarında ateş toplarıyla uçtular.
Komünar çizgi, devrimci kopuşun yanı sıra onun süreklilik halkasını sağlayacak “hareket içerisinde oluş”u ifade ediyor. Partimizin mayası, “eylem”in içinde şekillendi; kurucu aklı ve pratiğiyle yolu açanlar ise ölümsüzlerimiz oldu. Onlar, “önce eylem vardı” diyen bir geleneğin savaşçıları, öncü komutanlarıydı. Sokakta da savaş cephelerinde de başta Ulaş Bayraktaroğlu olmak üzere önder kadrolardan savaşçılara, her biri bu temelde konumlandı.
Onlar, “ya bir yol bulacak, ya bir yol açacağız” diyenlerdi. Devrimci kopuşun sancaktarları, statükocu solun kıyısına çekilmeyen isyancılardı. Mahir’in, İbo’nun, Deniz’in açtığı yolda, Orhan Yılmazkaya’nın Bostancı’da yazdığı manifestoya bir halka daha ekleyenler oldular.
Bu yıl ölümsüzler haftasını, dünyada ve coğrafyamızda yaşanan büyük bir alt üst oluş sürecinin içerisinde, Türkiye’de büyük sarsıntıların yaşandığı ve mücadelenin yükseldiği bir dönemde karşılıyoruz. 19 Mart’ta Beyazıt’ta yıkılan barikatlar, faşizmin korku duvarlarını yerle bir etti.
Faşist iktidar, yaşanmakta olan kriz sarmalını artık rıza üretecek hiçbir araç ve enstrümana sahip olmadığı bir evrede göğüslüyor. Tam da bu nedenle, faşist baskı ve zoru, gözaltı ve tutuklama saldırılarını, hak gasplarını, terörü son sınırına kadar kullanıyor. AKP iktidarı, faşist kurumsallaşmayı sağlamaksızın iktidarını sürdüremeyeceğini biliyor. Faşist iktidar için, toplumsal muhalefeti her cephede bastırıp yok etmek, artık bir “beka sorunu” haline gelmiştir. Bizim için ise bu direnişi yükselterek antifaşist bir mücadele hattı örmek ve faşizmi geriletmek bir varoluş sorunudur. Günün devrimci görevine sımsıkı sarılacağız!
Devrimci özne, tarihin akışını değiştirir; raydan çıkarır, kırar, yıkar, yeniyi inşa eder. 19 Mart direnişine ölümsüzlerimizin cüretini kuşanarak buradan yaklaşacağız, bu iddianın taşıyıcısı olacağız.
Bugün durum hiç olmadığı kadar devrimcidir, yeter ki bunu kavrayabilecek ve gereklerine uygun hareket edebilecek bir devrimci komünist özne çıkabilsin. Hiçbir potansiyel güç yoktur ki kendiliğinden kinetik enerji açığa çıkarabilsin. Ve yine hiçbir nesnel koşul yoktur ki kendiliğinden devrimci sonuçlar üretebilsin. Kan ve vahşetin, açlık ve sefaletin, yıkım ve savaşların kol gezdiği bir dünyadayız. Bu artık dünyanın Gazzeleştiği bu zamanda bir retorik cümlesi değil gerçekliğin ta kendisidir. İçinde bulunduğumuz dünyada, özelde de kriz ve çelişkileri ziyadesiyle yoğunlaşmış bir Türkiye’de, bugün komünist özne ihtiyacı çok daha yakıcılaşmıştır. Bu sorumluluğu üstelenecek partinin inşasını, ölümsüzlerimizin açtığı yoldan ilerleyerek gerçekleştireceğiz.
Onları Gezi direnişinde sokak sokak örülen barikatlarda, fiili meşru mücadele alanının her cephesinde yıldızlaşırken gördük. Savaş mevzilerinde sakınmasız ileri fırlayışlarına tanıklık ettik. Ancak dünyayı bir de coğrafyamızdan sarsacak bir devrim iddiasıyla yola çıkmak, direniş çizgisini, militan bir savaşçılığın ötesini gerektirir. Teorik, siyasal, örgütsel ve askeri düzeyde kuruculuğu şart koşar. İşte onlar, asıl olarak böylesi zorlu bir göreve aday olan partinin kolektif emekçisi oldular, inşasına soyundular. Onları Türkiye’den Kürdistan’ın dağlarına ve Rojava devrim topraklarına savuran rüzgarın hikmeti sebebi buydu. Enternasyonal devrimciliğin gereği olarak Rojava devrimini savunurken de Medya Savunma Alanları’nda Türkiye ve Kürdistan devrimlerinin iç içe geçmişliğine işaret eden birleşik devrim hareketinin bir parçası olarak konumlanırken de öncü savaşçı bir komünist partinin inşasını hedeflediler.
Bugün bizler, onların açtığı yolda ilerleyecek, izlerinin takipçisi olacak; devrimin olmazsa olmaz koşulu öncü devrimci savaş çizgimizi pratikleştirecek olan partimizi çelikleştireceğiz! “Ve zafer / artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar / tırnakla sökülüp koparılacaktır…”
Ulaş Bayraktaroğlu Yoldaş Ölümsüzdür!
Ölümsüzlere sözümüz, devrim olacak!
Biz Kazanacağız!