Peru’da gerçekleşen seçimler, Marksist bir programa sahip olan Özgür Peru Partisi’nin adayı Pedro Castillo ile diktatör Alberto Fujimori’nin kızı Keiko Fujimori arasındaki mücadeleye sahne oldu. Castillo, az farkla da olsa seçimleri kazanan taraf olurken Fujimori ise seçim darbesiyle sonuçları kabul etmemekte diretti.
Büyük burjuvazinin desteklediği faşist Fujimori’nin seçimlerin kesin sonucunu açıklamasını geciktirip sonuçları kabul etmemesi aşırı sağı cesaretlendirirken, solcu aday Castillo ‘sonuna kadar direneceğiz’ mesajını verdi.
Yoksul bir köylü ailesinin çocuğu olarak dünyaya gelen Castillo, 2017’deki öğretmen grevine kadar ülke siyasetinde tanınmamaktaydı. Seçime Özgür Peru Partisi’nin adayı olarak girse de bu partinin üyesi olmayan Castillo’nun programında toprak reformu ve kamulaştırma vaatleri yer alıyor. Pedro Castillo’ya Jacobinmag.com’daki kendi sözleriyle yer vermeye çalıştık.
***
Peru’nun kuzey bölgesindeki Puna adlı küçük taşra kasabasında doğdum ve büyüdüm. Aynı kasabadaki okullarda okuyarak öğretmen oldum ve 24 yıldır aynı okulda öğretmenlik yapıyorum. Öğretmen olmak, öğretmenler sendikasında lider olmak, çiftçi olmak benim için büyük bir onur. Bölgemizdeki suçlara ve yolsuzluklara karşı savaşan gönüllü bir ‘rondere’ olmak da aynı şekilde… Gençliğimden beri sürekli eğitim almak için savaştım. Anne ve babam okuma yazma bilmezdi. Babam imza atmak için düz bir çizgi çizmeye çabalar, annem ise alfabeyi bile bilmez. Dokuz kardeşiz. Okulu bitirmek, benim için aileme teşekkür borçlu olduğum büyük bir başarıydı.
Yaşamak için çalışırken bir yandan eğitimime devam ettim. Kahve tarlalarında çalıştım. Lima’ya gelip gazete, dondurma sattım. Otellerde tuvalet temizledim. Şehirlerde ve taşrada işçiler için acı gerçekleri gördüm. Memleketime döndüğümde okul müdürü oldum. Ailelerimize yardım edebilmek için hep birlikte mücadele ettik çünkü Puna’da devlet yardımı yoktu. Yöneticilik yaptığım okulu kendimiz inşa ettik, kendi yolumuzu da… Sadece yaz aylarında geçit veren bir yol olsa da yapımı vakit bulabildiğimizden pek kolay olmadı.
Bu sene Peru Cumhuriyeti’nin 200. yılını kutluyoruz. İki yüzyıl geçmesine rağmen okuma yazma bilme oranı hala çok düşük. Ailemin ve komşularının evlerinde ne elektrik ne de su bulunuyor. Burada tamamıyla terk edilmiş bir sağlık merkezi mevcut. Arada bir karşılaşabileceğiniz hemşire de belki size birkaç hap ya da sargı bezi verebilir.
Ülkenin dört bir yanındaki yoksul kentlere seyahat ettim ve kendi memleketimdeki koşulların benzerini oralarda da gördüm. Hatta Amazon’un ilerisinde durum daha da kötü… Oradaki insanların hiçbir şeyi yok, devlet tarafından tamamen terk edilmiş haldeler.
Bu yüzden birçok yerde protestolar var. Şu an pandemi nedeniyle sokaklar biraz daha boş olabilir ancak insanlar yıllardır adalet taleplerini haykırıp politikacıların istifasını istiyor. Meşru olmayan ve toplum tarafından kabul görmeyen bir meclisimiz var. Kurumlar ve yasalar ülkenin büyük ihtiyaçlarını umursamıyor. Toplumumuzda tedavi edilmeyen birçok açık yara var. Alberto Fujimori rejimi altında kısırlaştırılan on binlerce kadın var. Şiddet kurbanı anneler ve kızlar var. İnsanlar, üniversite öğrencileri hükümet güçleri tarafından katliama uğruyor. Şimdi de pandemiyle birlikte binlerce insan işsiz kaldı. Onlar da işlerine geri dönmek, ekmeklerini kazanmak istiyor.
Peru birçok sosyal çelişkiye sahip, insanlar şikayetlerini hükümete ilettiğinde bu sorunlar çözülmüyor. Hükümet, ülkenin karşı karşıya olduğu sorunları çözecek kapasite ve iradeye sahip değil. Pandemi ile birlikte insanların büyük değişimlere ihtiyacı olduğu daha fazla ortaya çıktı. Koronavirüs ile ortaya çıkan problem sadece sağlık problemi değil, bu uzun süredir büyümekte olan yapısal bir problem.
Peru çok zengin bir ülke ancak zenginliğin çoğu (altın, bakır, gümüş ) ülke dışına gidiyor. Limanlarda, ülkenin zenginliğini dışarı çıkaran gemilerin yoğunluğunu görebilirsiniz. Buralardan çok uzaklaşmayıp, 200 metre öteye bakarsanız ayakkabısı olmayan, veremli hasta çocukları görürsünüz. İşte bu yüzden büyük şirketlerle yapılan anlaşmaları, halkın refahı için yeniden gözden geçirmeliyiz. Ülkedeki zenginliğin burada kalması ve yerel ekonomiyi canlandırması için serbest ticaret anlaşmalarına tekrar göz atmalıyız.
Bu yüzden anayasayı değiştirmek zorundayız. Mevcut anayasamız Fujimori diktatörlüğü altında 1993 yılında yazıldı. Bu anayasa sağlık ve eğitimi müşteri-hizmet açısından açıklıyor. Bu anayasa işverenlerin karları için dizayn edilmiş, insanların değil… Şehirlerarası seyahatlerimde “1993 anayasasının yazılma sürecine katılmış olan var mı?” diye sorduğumda hiç yanıt alamadım. Mevcut anayasa insanların yararına olacak bir şekilde yazılmadı. İnsanları korumuyor.
Eğer mahkemeye gidip yoksul yerlere su, eğitim, sağlık gibi haklarını talep ederseniz size bu durumun ‘anayasaya aykırı olduğunu’ söylerler. Çünkü bunlar hak olarak tanımlanmıyor. Mahkemeler çiftçilerin ürünlerinin bozulmaması için yol yapılmasını talep etmelerini anayasa aykırı bulabilir.
Bu yüzden bu bölgelere Peru Özgürlük Partisi olarak gidip yeni bir anayasa için referandum talep etmemiz gerektiğini söylemeliyiz. İnsanlarla alternatifler hakkında konuşmalıyız. Onları demokratik hayalimiz için ayağa kaldırmalı ve bunun bir parçası haline getirmeliyiz. Ancak böylelikle sonunda anayasayı değiştirebiliriz.
Seçkinler ve suça batmış güçler, her şeyi üzerimize atarak insanların zihninde korku yaratıp yolsuzluğa bulaşmış rakibime oy kazanmaya çalıştılar. Bize terörist dediler. Bizim insanların evlerini, zenginliklerini ellerinden alacağımızı söylediler. Bu suçlamalar nedeniyle dolar yükseldi. Ekmeğin, tavuğun, her şeyin fiyatı arttı.
Medya ya bizim hakkımızda yalan söyledi ya da bizi görmezden geldi. Gelecek planlarımızı dürüst bir şekilde anlatan ne bir televizyon programı ne de bir haber yapıldı. Önümüzde meclis de dahil büyük engeller var. Eğer kongre bizim gerekli değişiklikleri yapmamızı engellerse insanları sokaklarda tutmaya devam edeceğiz. En alttaki örgütlenmeden, en alttaki direnişten geliyorum. Hala sırtımda ve bacağımda kurşun ve saçmaları taşıyorum. Bu savaş bana birçok kez kişisel olarak dokundu, bu yüzden buradayım. Başka bir motivasyonum yok, bu ülkenin insanları için buradayım. Kavgamız, mücadelemiz onların onurlarına yakışır bir şekilde sonuna kadar sürecek. Daha önce seçim sürecinde söylediğim gibi, “Bir öğretmen olarak size söz veriyorum, bu zengin ülkede artık yoksul bir insan kalmayacak”.
Kaynak: https://www.jacobinmag.com/2021/06/peru-pedro-castillo-human-rights-constitution-state-corruption