Yıllardır üzerimize kabus gibi çöken bu sömürü düzenine karşı uzunca bir süredir yaşanan sessizliğin ardından, yeniden sokaklardayız ve yeniden isyandayız.
Son günlerde yükselen döviz kurlarıyla birlikte artık ekonomik krizin derinleşmesinin ötesinde bir yıkım yaşanıyor. Hiç şüphesiz ki bu yıkımı en çok hisseden kesim işçiler, emekçiler ve yoksul halk kitleleri… Halka soğan ekmek yemeyi önerecek kadar arsızlaşanlar da zaten bu yükü onların üzerine atmaya çoktan hazır.
Bu zamana kadar ülkenin bütün kaynaklarını ve üretilen değerlerini yağmalayarak semirenler hala utanmazca konuşabiliyorlar ve yeni ekonomi politikalarından bahsedebiliyorlar. Memleketi satarak saray ve şürekasına ve uluslararası sermayeye peşkeş çekenler, hadsizlikte sınır tanımıyorlar. Sanki bu kölelik düzeninde milyonlarca insan aç ve açıkta değilmiş gibi iktidarlarını sürdürmek için her şeyi mübah görüyor ve çöküşün bedelini yine halka ödetmek istiyorlar.
Ancak artık bu köhne, çürümüş iktidarlarını sürdürmek için geleceğimizi karartmalarına izin vermeyeceğiz. Kendileri saraylarında ihtişam içinde yaşarken, yoksulluk sınırının altında yaşayan milyonların çöplerden beslendiği bu ülkede artık bıçak kemiğe dayandı. Bu sefer dış güçler bizim huzurumuzu bozuyor diyerek ya da sınır ötesine yeni işgal planları yaparak da kurtaramayacaklar. Ne bitmeyen yalanlar ne de savaş politikaları artık yaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasi krizi sönümlendirebilir. Çöküşün kaçınılmaz olduğu başka bir düzlemdeyiz artık!
Düzen içi muhalefet partilerinin her şeyin üstünü örterek yaptığı “helalleşme” çağrılarına da kimse kanmayacaktır. Yaşanan bunca zulmün ardından, hesap sormadan yola devam demenin mevcut sistemin devamını sağlamak olduğunu herkes biliyor. Bu yüzden geçmiş dönemlerde olduğu gibi “aman sokağa çıkmayalım” diyenleri artık kimse dinlemeyecektir. Halka “Sokağa çıkmayıp bekleyelim seçimler olacak, sandıkta biz kazanacağız.” diyenler bugünün en büyük yalancıları olarak anılacaktır.
Bütün bunlar karşısında elbette ki faşist rejim şiddet politikalarını devreye sokarak azgınlığını tırmandıracaktır. Bu zamana kadar hazırlığını yaparak biriktirdiği devasa gücünü kullanmaktan çekinmeyecektir. Daha şimdiden mafya bozuntularının devlet yetkilisi gibi kamuoyuna duyurular yaparak tehditlerde bulunmaları boşuna değildir. Onlar da her türlü kullanıma elverişli halleriyle yapacaklarını yapacaklardır.
Bundan sonra dönemin siyasal, örgütsel, politik görevlerini kavramış yapıların kitlelerle birlikte yürüteceği direniş önemli olacaktır. Sokaklara çıkarak isyan eden geniş kitlelerin örgütlü birleşik mücadelesi en büyük gücümüz olacaktır. Bu soygun düzenine karşı hayatı durduracak büyük direnişler örgütlemeye yola çıkıyoruz.
Ezilen ve sömürülen yoksul halklarımızı sokağa, eyleme ve isyana çağırıyoruz!
Komün