Şoven histeri ve Ceren Güneş – Komün Dergi

“Şimdi her şey hazır. İşgal kuvvetleri sınırda konuşlanmış, her türlü lojistik, mühimmat, sağlık da dâhil personel görevlendirmeleri yapılmış. Perde arkası yapılan sayısız görüşmelerde de belli ortaklıklar sağlanmış görünüyor. Geriye sadece atılacak ilk top, havada yükselecek bir işaret fişeği kalıyor. Sonrası mahşer. Şoven histeri. Resmi prosedüre uygun bol kameralı, takım elbiselerle dolu salonlardan destek ve kınama açıklamaları. Sosyal medyadan yapılacak çoğunluğu Arap, katil çete sürülerinin Türk bayraklarıyla verecekleri “türkün gücünü” gösteren fotoğraflar. Direniş. Katliam. Top atışları altında özgürlük sloganları ve zılgıtlar. Göç yollarına düşecek toz toprak içinde aileler. Açlık ve soğuktan ölecek bebekler. Atılan her topla gelecek zamlar, devlet terörü.”

Özge Aydın (Ceren Güneş) böyle yazıyordu ölümsüzleşmesinden iki ay önce kaleme aldığı bir yazıda. Olacaklar hakkında internet sitelerinden, TV programlarından veya gazete sayfalarından edindiği bilgilerle tahmin yürütmüyordu; doğrudan Rojava halklarının özlemlerinin tam içerisinden konuşuyordu. Bahsettiği şoven histeri, ölümsüzleşmesinden birkaç gün sonra onu hedef aldı. Şoven histerinin ana kadrosu hazırdı: Başta Yeni Şafak vardı; ardında ise kopyala-yapıştır marifetiyle yer doldurmaktan başka fonksiyonu olmayan lağım medyası, İ. Melih Gökçek, Burhan Kuzu, bilumum AKP-MHP trolleri ve Vatan Partisi.

Sanki çok önemli bir habere ulaşmışçasına duyurdukları şey ise 2012 yılında Özge’nin TBMM’ye yaptığı bir ziyaret ve CHP milletvekili Veli Ağbaba ile yaptıkları basın açıklamasıydı. Bu ziyaretin sebebi ise o tarihte Kürt sağlık öğrencileri üzerinden yürütülen bir komployu protesto etme niyetiydi. Sağlık öğrencilerinin Ankara genelinde kurmuş oldukları “Özgür Sağlık Öğrencileri” ve “Halk Sağlığı Topluluğu(HASAT)” bünyesindeki toplum sağlığı konulu faaliyetler, dönemin muktedirlerini kızdırmaya yetmişti. Yakın bir tarihte toplu beraat kararıyla sonuçlanan bu dava süreci boyunca birçok demokratik meslek örgütü öğrencilerin yanında durdu, onlara destek oldu.

Özge Aydın da 2012 yılında, 21 yaşındayken, kampüste aynı havayı soluduğu, birlikte hayatı paylaştığı ve ortak değerlere sahip olduğu arkadaşlarının böylesi bir saldırıya maruz kalmasını kabullenememişti. Gözaltına alınan ve tutuklanan öğrencilerin neredeyse tamamını Kürt öğrenciler oluşturuyordu. Genç yaşında dahi Özge’nin Kürt gençlerin örgütlenmesine ve hak mücadelesine olan desteği tamdı. O, demokratik bir görev bilinciyle, sadece Kürt oldukları ve demokratik örgütlenme mücadelesi verdikleri için devletin hışmına uğrayan arkadaşlarının sesini bir kez de Meclis’te duyurdu.

Bu şoven histeri ortamında, geçen yedi yıl içerisinde, tutarlı kalan tek özne Özge Aydın’dır. O, 2012 yılında öğrencilerin örgütlenme özgürlüğünü, parasız eğitimi, parasız sağlık hizmetini ve Kürt halkı üzerindeki baskının son bulmasını savunmuştu. Özge’nin 2019 yılında, mücadelenin başka alanlarında yaptığı yine budur. Elbette mücadelesinin yöntemi, yeri ve bağlamı değişmiştir; ancak Özge’nin ölümsüzleşirken savunduğu değerler 2012 yılındakilerle özünde aynıdır.

Şoven histerinin merkez üssü olan AKP-MHP’nin 2012 tarihli defterini açsak acaba neler görürüz? Küfürden başka söz bilmeyen, bilinçaltlarının rezil dünyasını kelimelere dökmekte hiç zorlanmayan bu reziller sürüsünün Türkiye halklarında hiçbir karşılığı yoktur. Bu ekibinin arkasında Saray olmasa, ömürleri bir günü dahi aşamayacaktır.

Yeni Şafak ve ardında takılan reziller saltanatı hiç tasalanmasın ve Veli Ağbaba’ya bu kadar yüklenmesin! Veli Ağbaba’nın ve partisi CHP’nin de faşist işgalciler ve cihatçı çeteler eliyle süren savaşta rolü ve sorumluluğu büyüktür. Buldukları ilk fırsatta işgalin haklılığını belirten ve Kürt halkı üzerindeki vahşete göz yummakta beis görmeyen bu muhalefet türünün, kendilerine saldıran trollerden hiçbir farkı yoktur.

Özge’nin içinde bulunmasından rahatsız olduğunuz gösterişli meclisiniz, süslü takım elbiseleriniz, kabarık maaşlarınız, fiyakalı araçlarınız ve burjuva partileriniz… Hepsi sizin olsun! Hepsi ezilenlerin nezdinde işlevsizdir!

Bize her yüreğin devrimci bir hücre olduğunu haykıran Özge’nin gülüşü yeter.

Mutlaka biz kazanacağız!

Bizim değerlerimiz, Özge Aydın’ın değerleri kazanacak!