Sömürü ve eşitsizlik üzerine kurulu bir düzende, hukuku belirleyen egemenler olduğuna göre anlamsız biçimde “hukuk devleti” veya “hukukun üstünlüğü” yanılsamasına kapılacak değiliz. Aynı şekilde sınıflı devlet yapısının kurumsal ayaklarından biri olan yargının “bağımsızlığı ve tarafsızlığı” tartışmasına da girmeyeceğiz. Biliyoruz ki…