Teyakkuz – Murat Dinç

Sol muhalefet birbirlerinden farklı program ve amaçla da olsa Erdoğan’ın sıkıştığı konusunda hemfikir. Yaygın kanıya göre, AKP ha gitti ha gidecek ya da sonu yaklaştı. Onlara göre rejim öylesine büyük bir yönetememezlik krizi içinde ki defalarca kazandığı başarılar birer Pirus zaferi olarak görülüyor. Tabi bu sefer son denilen her başarı ardından rejim kendisini reorganize ettikçe temkinli olma halinden taviz de verilmiyor, kendiliğindenciliğe kapılar kapatılıyor. Elbette, hiçbir şey yapılmazsa Tayyip Erdoğan kolayca koltuğu bırakmayacaktır deniyor. Radikallik derecelerine göre farklılık gösterse de kimileri güçlendirilmiş parlamenter sistem[1] kimileri de demokratik cumhuriyet[2] öneriyor, birileri emekçilere güvence hareketi[3] önerirken başkaları devrimci bir partinin gerekliliğini[4] vurguluyor. Hepsinin ortaklaştığı konu ise rejimin güç bela ayakta durduğu, bir fiske ile yıkılacak raddede iç çelişkilere gark olduğu ve sadece sahte bir güç gösterisiyle kudretli görünebildiğidir.

Biz ise Komün Dergi sayfalarında sürekli iç savaş düzleminden ve ortada savaşacak muhalefet güçleri olmadığından dolayı da vahşi bir kıyım günlerinde olduğumuzdan bahsederek Erdoğan’ın gücünü hatırlatır konumda buluyoruz kendimizi. Eğer gerçekten bir iç savaş ve büyük ölçekli kıyım olacaksa, muhtemel lideri de Tayyip Erdoğan olacaktır. İç savaş veya kıyım, güçlü liderleri ve silahlı insanları gerektirir. Eğer iç savaş ve kıyım tespitlerimiz birer ajitasyon, paranoya ya da süslü söz değilse bu rejim ayaktadır ve Erdoğan da güçlü bir figürdür; kuşatılmış, ne yapacağını bilemez ve şaşkın bir halde değildir. Daha önceki yazılarımızın birinde[5] rejimin aşil topuğunun Erdoğan’ın biyolojik ömrü olduğunu belirtmiştik. Velev ki bu biyolojik ömür “hakkın rahmeti”ne bugün erişse ve rejim çözülse dahi, AKP öncesi döneme göre daha farklı ve sert bir iç savaş düzlemi devletin can damarlarına yerleşmiştir bile! AKP öncesi cumhuriyet yılları ile şimdikinin farkı olarak, geniş bir halk kitlesinin devletin eskiden beri sürdürdüğü politikalara aktif veya militan düzeyde iştirak etmesini gösterebiliriz. Eskiden rejim tarafından suça sürüklenen ve şiddetin pasif birer taşıyıcısı olan kitleler şimdi bilinçli bir politik tercihle eylemektedirler.

Biz Erdoğan’ın gücünü ve rejimin tehditlerini ısrarla söylerken, onlar bizlere “Sizin o yeni faşizm zannettiğiniz şey, Tayyip’in değil de TC’nin gücüdür.” diyorlar. Bütün devlet ve sermaye fraksiyonlarını yirmi yıldır kendi iktidarına ikna eden birine başarılı demeyelim de ne diyelim? Esasında Tayyip Erdoğan adındaki kalibresiz adama muhtaç olan TC, devlet olarak güçsüz ve çapsızdır. Dolayısıyla biz tam tersini söyleyeceğiz, Erdoğan güçlüdür ve TC güçsüzdür. Çünkü Erdoğan’ın tartısı siyaset tartısı, devletlerin tartısı ise ekonomik açıdan ve istikrar açısından başarı tartısıdır. Erdoğan elbette başarılıdır, bakın onun Trump, Modi, Bolsanaro ya da Orban gibi muadillerine… Tayyip’in ukalalık, kibir, şatafat, hırsızlık ve yalancılık açısından onlardan eksik bir yönü mü vardır? TC’deki seviye kaybı ise derindir. Erbakan, Demirel, Ecevit, İnönü’den Recep Tayyip’e doğru bir aşağı iniş. Siyasetin tepesinde hiçbir zaman çok bilgililer, üstün zekalılar ya da akademik kariyeri dolu birileri yer almaz. Fakat siyasetin tepesine tırmanmak ve devlet-i aliyye’de önemli bir koltuk kapabilmek için bir akımın peşinden gitmek ve rakiplerini alt etmek gerekir. Bugün Erbakan, Ecevit veya Demirel deyince her biri sosyalizme düşmanlıkta ortak olan ama sadece bir tane olan ekonomi-politik/siyasi tarz akla geliyor. Yani Erdoğan’daki seviye kaybının nedeni, onun öncellerine göre kültürsüz, bilgisiz, diplomasız ya da kaba olmasından çok kendisini ifade eden tutarlı bir politik hat olmamasıdır. Erdoğan TC devletinin iç sesi gibidir, gerektiğinde Kürt dostu gerektiğinde katil, gerektiğince kamucu gerektiğinde neoliberal talancı, bazen Asyacı bazen de Amerikancı olur. Eskiden bu tipte hat ve kulvar değişimleri yaşanırken siyasetin tepesindekiler de değişirdi. İşte Erdoğan sayesinde devlet bu kabuk değişimi gerekliliğinden kurtuldu; hem de kendisiyle özdeş hissiyatlara sahip birisini yüzde 30’luk militan kitlesinin desteğiyle birlikte buldu. TC açısından hazindir ki bu değişim Recep Tayyip gibi biriyle mümkün olabildi.

Bu seviye kaybının yarattığı birtakım artılar var ve bu durum karşımızdaki rejim destekçilerini maksimum yüzde 50 civarında tutuyor. TC bunu daha yetenekli bir faşistle başarsaydı Doğu Perinçek gibi birçok sol fraksiyon onlara destek çıkardı. Perinçek’in AKP ile aynı gemiye[6] binebilmek için çizdiği jeopolitik eksene çok kişi tav olurdu. ABD’nin mali krizinin derinleştiği, dolar krizinin yakında dünyayı etkileyeceği ve bu yüzden de Çin-Rusya eksenine girmek gerektiği tezinin ciddiyeti geminin kaptanı Recep Tayyip olunca gülünç hale geliyor. Kaptan Mustafa Kemal’e layık(!) biri olsaydı rejimin sol destekçileri Perinçek ile sınırlı kalmaz, jeopolitik uzmanlar pıtrak gibi türerdi. Yine gelinen noktada Erdoğan’ın yanında sol liberal kalmadı denebilir. Eğer kaptan Adnan Menderes’e layık(!) biri olsaydı, son günlerde dillendirilen 1921 anayasası tartışmaları birçok akademisyeni elinde anayasa kitapçıklarıyla Saray’ın önüne dizerdi. Erdoğan etiyle buduyla, artısıyla eksisiyle budur! Rejimin başındadır ve güçlüdür! Bütün devlet sınıflarının ve sermaye fraksiyonlarının onayını almıştır, rıza göstermeyenleri yavaş yavaş tasfiye etmiştir. Ne Adnan Menderes gibi boynuna urgan geçirilecek ortama zemin hazırlamıştır ne de devletin iç sesinden farklı sözcükler etmiştir.

Sözün özü rejim krizi bir tespit değildir, zaten hiçbir rejim tam anlamıyla stabil değildir. Hiçbir rejim, olağan ve olağanüstü olanları da dahil olmak kaydıyla, her şey yolunda diyerek ilerlemez; daima teyakkuzdadır. Erdoğan da teyakkuzdadır. Bu rejimi yıkmak için AKP sıkıştı ve yönetemiyor diline son vermeli, iç savaşa hazırlık yapılmalıdır.


[1] https://t24.com.tr/yazarlar/selahattin-demirtas/guclendirilmis-parlamenter-sistem-nedir,27709

[2] https://www.toplumsalozgurluk.org/2020/11/28/top-sozcusu-perihan-koca-demokratik-cumhuriyet-icin-harekete-gecmenin-tam-zamani/

[3] https://www.karsimahalle.org/2020/07/09/herkese-guvence-sosyalizmde-m-sinan-mert

[4] https://www.kozgazetesi.org/devrimci-parti-olmadan-devrimci-siyaset-olmaz/

[5] https://komundergi4.com/asil-topugu-ali-tekin/

[6] https://www.youtube.com/watch?v=5PiWvH5HTGM