Yüzünün çizgileri geçen yıllar boyunca belirginleştikçe, faşist çizgisinin de iyice ayyuka çıktığı bir siyasal figürün iflah olmaz beyanları gündemimizde yer kaplıyor. Devlet Bahçeli adındaki kıdemli faşist, açık seçik bir yol izliyor: çetelerin ve mafyanın yanında poz vermekten imtina etmiyor ve solun bütün renklerinin vahşice ezilmesinin temelini ince ince işliyor.
Bahçeli hem sosyal medyada hem de sosyal olmayan medyada “trend topic” olmayı yine başardı. Ona göre, hekimlerin meslek örgütü olan Türk Tabipleri Birliği (TTB) acilen kapatılmalıymış. Hatta kapatılmakla yetinilmemeliymiş, bu örgütün yöneticileri de yargılanmalı, hak ettikleri cezayı almalılarmış. Faşizmin birinci ağzını bu denli pervasızlaştıran, hekimleri ise ağır cezai yaptırımlarla yüz yüze bırakacak eylemin içeriği nedir diye baktığımızda, TTB’nin covid-19 pandemisi nedeniyle görevi başında hayatını kaybeden sağlıkçıları anmak için üyelerini bir hafta boyunca siyah kurdele takmaya davet ettiğini görüyoruz. İşte Devlet Bahçeli’yi bu denli sinirlendiren, onda devleti içeriden çökertecek hain bir plan uygulanıyor sezisini uyandıran eylem yalnızca bu. Hastanelerde çalışıyorken önlüğün sol yakasına siyah bir bez parçası takmak! Siyah kurdeleden “kahverengi gömlek” gibi siyasal bir anlam çıkarmak da zaten ancak bir faşistin aklına gelebilirdi.
Geçen dört gün içerisinde AKP kanadından bir ses gelmedi; ama MHP teşkilatı Bahçeli’nin arkasında olduğunu birçok kez yineledi. Evet, TTB terör yandaşı bir örgüttü, siyah kurdele takarak ülkeyi karıştırmak istiyordu ve bu yüzden acilen kapatılmalıydı! MHP, Marksistlerin içinde yuvalandığı bu habis örgüt hattında dosya hazırlayacağı taahhüdü vermeyi de ihmal etmedi. Dosyadan kasıtları da sanırız Akit tarzı haberciliğe Bahçeli tarzında birkaç Osmanlıca sözcük ekleyip edebi ve ciddi bir söz edildiği görünümü uyandırmak olsa gerek… Akit Gazetesi “büyük resmi” görüp MHP’nin olası dosyası için ön hazırlığı yapmış ve bu “derin” araştırmayı manşete çekmiş; meğer Tabipler Birliği’nde yönetici olanlar terör örgütü yandaşı imiş. Çünkü PKK’nin hazırlamış olduğu Barış Bildirisi’ne imza atarak onun siyasal kanadını oluşturmuşlar.
Bahçeli’nin iddiaları da Akit Gazetesi’nin haberleri de gerçek dışıdır. Türk Tabipleri Birliği’nin yönetim kadrosunun ve yapılanmasının PKK ile hiçbir bağı yoktur. TTB, içinde sosyal demokrasiden sosyalizme kadar birçok farklı eğilimlerden gelen hekimlerin olduğu ortak bir meslek örgütüdür ve ortak olmasından dolayı da merkezinin siyasal yapısının ılımlı sol sayılacağı bir kurumdur.
Hikmet Kıvılcımlı, 1960’ların sonunda pıtrak gibi türeyen demokratik sol yapılardan söz ederken, en bal dök yala burjuva sosyalizminin asfaltının bile dönemeçsiz olmayacağından bahseder. TC gibi bir ülkede muhalefetin tüm biçimleri ister istemez faşizmin çıplak gerçeği ve onun kuduruk şiddeti ile karşılaşacaktır. AKP-MHP faşizminin gelip dayandığı nokta, TTB gibi ılımlı sol sayılabilecek bir meslek örgütünün bile hedef tahtasına oturtulmasıdır.
MHP’nin faşist lideri doğrudan TTB’yi hedef aldıktan sonra, muhalefetin geniş cephesinden TTB’nin yanında olduklarına dair mesajlar gelmeye başladı. Tıbbi uzmanlık dernekleri, KESK, DİSK, TMMOB, CHP, İP, HDP vb. yapılar tabiplerin örgütünün yönetim kuruluna dayanışma dileklerini ilettiler. Devrimci örgütler de kopyala-yapıştır iletilerle TTB’nin yanında olduklarını ve demokrasi cephesinin en önünde olan bu kuruluşa sahip çıkılması gerektiğini vurguladılar.
Evet, TTB ılımlı sol bir meslek örgütü olarak, koronavirüs pandemisi gibi yakıcı bir gündem içerisinde MHP faşizminin doğrudan hedefine oturdu. Ama onu hedefe oturtan şeyin aslı ne koronavirüs konusundaki asıl gerçeklerdir ne de Tabipler Birliği’nin Marksist yuvası olmasıdır. TTB’nin Marksist yuvası olmadığını, pandemi yönetimi konusunda tastamam doğruları söylediğini, bu doğruları zaten halkın da bildiğinin ve tam anlamıyla bilmese bile yanlış politikaları sezdiğinin MHP de farkındadır. TTB gibi kuruluşların hedef alınması Türkiye’nin içine girdiği Endonezyalaşma, yani muhalif görünen bütün tonların vahşice ezilmesinin aşamalarından biridir. Sıra TTB’ye gelmiştir! AKP-MHP faşizmi, ülke içinde Kürt Hareketi’nin devrimci damarını, sosyalist örgütleri, devrimcilere alan sağlayan mahalleleri, öne çıkan komünist öncüleri tasfiye etmek noktasında büyük yol katetmiştir. Nihayet, sıra TTB’ye gelmiştir!
Tabipler Birliği gibi ılımlı sol bir meslek örgütü artık hedefe koyulmuştur ve böyle giderse AKP-MHP faşizmi dediğini yapacaktır; TTB’yi kapatacak, yöneticilerinin söz hakkını da çeşitli cezalarla gasp edecektir. TTB’nin yanında olmanın yolu ise, onun ılımlı sol yapısından dolayı hedef alındığından ötürü solun ılımlı propagandasını yapmaktan, demokratik ilkeler etrafında herkesi birleşmeye çağırmaktan geçmemektedir. Bu aşama çoktan geride kalmıştır. Ilımlı sol ve sosyalizmin burjuva tonları faşizm tarafından hedef alınıyor olabilir, demokrasi cephesi denen şey -eğer varsa-, dağıtılmak isteniyor da olabilir. Fakat çözüm, TTB’nin de ilkesi olan solun burjuva tonları etrafına herkesi çağırmak değildir.
Faşizm, TTB’yi ezdiği gibi birleşik bir demokratik cepheyi de rahatlıkla yok edecektir. Her mahallede, her sokakta, her sektörde, her fabrikada, her devlet dairesinde elinde en azından bir tabanca bulunan faşistler vardır. AKP-MHP’nin karşısında mücadele ederken, bu apaçık gerçeği dikkate almak durumundayız. Öbür türlüsü yok edilmeyi veya pısarak yaşamaya devam etmeyi baştan kabul etmek olur. Faşizmin zor aygıtını bilen ve bu duruma karşı önlemleri ve çetin bir mücadeleyi planlayan bir hazırlık cephesi yakıcı ihtiyaçtır, TTB de dahil olmak üzere bütün demokratik kurumları yaşatacak olan budur. Var kalmak için yüzümüzü bu eksene çevirmeliyiz.