Omar Zahzah’ın 6 Ağustos 2024’de Palestine Chronicle’da yayınlanan ve Türkçe’ye çevirdiğimiz makalesini, dijital/yerleşimci-sömürgecilik kavramlaştırması ile Silikon Vadisi’nin, özelde de Elon Musk’ın Filistin’de oynadığı uğursuz rolü işlediği için siz okurlarımızla paylaşıyoruz.
“Emperyalizm gövdesini tüm dünyaya yaymıştır; başı Doğu Asya’da, kalbi Ortadoğu’da, atardamarları Afrika ve Latin Amerika’dadır. Neresinden vurursanız vurun, ona zarar verirsiniz ve Dünya Devrimi’ne hizmet edersiniz… Filistin davası sadece Filistinlilerin değil, nerede olursa olsun her devrimcinin davasıdır, çağımızda sömürülen ve ezilen kitlelerin davasıdır.”
1972’de, İsrail tarafından bir suikastla katledilen FHKC MK üyesi Gassan Kanafani’nin bu sözleri, bugün de güncelliğini koruyor. Emperyalist kapitalizme, dijital veya değil yerleşimci-sömürgeciliğe, faşizme karşı dünya halklarının (düşmanın kullandığı saldırı teknik ve taktiği oranında çeşitlenmesi gereken) mücadelesi de birbirini besleyecek, dünya devrimine hizmet edecektir.
Komün Gücü Kolektifi
***
İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, 24 Temmuz Çarşamba günü, büyük protestoların ve Demokratların neredeyse yarısının boykotunun ortasında, ABD Kongresi’nde propaganda yüklü bir konuşma yaptı.
Konuşma, Siyonist yerleşimci-sömürgeciliğin ABD emperyalizminin desteğiyle yürüttüğü savaşta yalanların, kitlesel katliamları haklı göstermek ve gelecekteki zulümleri meşrulaştırmak için nasıl bir katliam kurgusuna dönüştürüldüğünün grotesk bir yansımasıydı.
Netanyahu’nun Washington’da Kongre ve politik çevrelerde gördüğü kabul, hiç şüphesiz İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’tan Fuad Şükrü’yü -Beyrut’un güneyinde ikisi çocuk üç kişinin ölümüne yol açan bir bombardımanla- ve Hamas’ın siyasi büro başkanı ve eski Filistin Başbakanı İsmail Haniye’yi Tahran’da hava saldırısıyla öldürmesini teşvik etti.
Netanyahu konuşmasının bir yerinde şunları söyledi:
“(Refah’taki İsrailli komutana) kaç sivilin öldürüldüğünü sordum. Başbakanım, neredeyse hiç sivil ölmedi, bir bombadan çıkan şarapnelin Hamas’a ait bir silah deposuna isabet etmesi sonucu istemeden de olsa iki düzine insanın ölümüne yol açan tek bir olay dışında, dedi.
Cevap, neredeyse hiç. Nedenini bilmek ister misiniz? Çünkü İsrail sivilleri zarar görmekten kurtardı, insanların asla yapamayacağımızı söylediği bir şey, ama yaptık!”
Kongre’deki toplantıya, Netanyahu’yu protesto etmek için katılan tek Kongre üyesi Rashida Tlaib’di. Netanyahu’nun konuşması diğer Kongre üyelerince alkışlandı. Netanyahu’nun konuşması Kongre’de ayakta alkışlanırken, X gibi sosyal medya platformlarında ise yaygın bir şekilde eleştirildi.
Ancak Netanyahu’nun ziyaretinin hikayesinin, yaygın eleştirilere rağmen ABD siyaset kurumunun İsrail’in katliamcılığına tam bir siyasi cezasızlık tanıyan fiili politikasını teyit etmesine ek olarak başka bir yönü daha var. X’ten söz açılmışken, Netanyahu’nun verdiği davetin konuğu X’in sahibi Elon Musk’tan başkası değildi.
Soykırımcı, daha sonra attığı bir Tweet’te, Musk ile görüşmesinde “yapay zekâ alanındaki fırsatları ve zorlukları, bunun ekonomi ve toplum üzerindeki etkisini tartıştıklarını ve İsrail ile teknolojik işbirliği yollarını araştırdıklarını” ifade etti.
Teknoloji patronu Musk’ın, Venezüella Başkanı Maduro’ya yönelik saldırıları ve Venezüella’nın egemenliğini hedef alan küstah ve tiranlıktan başka bir şey içermeyen tutumunda olduğu gibi Netanyahu’nun ziyaretinde “özel konuk” statüsünde yer alması da diplomasi dünyasında giderek daha fazla yer edindiğini göstermektedir.
Bu gelişme, tüm halklar için özgürlüğe inanan herkes için büyük bir endişe kaynağı olmalıdır: Musk’ın hizmetlerinin, kendi benmerkezci ve otokratik kaprislerinin yanı sıra ABD askeri-endüstriyel kompleksinin nihai çıkarlarına tabi olduğu bir sır değildir.
Netanyahu’nun “yapay zekâ alanındaki fırsatlar ve zorluklardan” bahsederken neyi kastetmiş olabileceğini düşünmek tüyler ürpertici.
‘Nimbus Projesi’ne1 karşı artan muhalefetin yanı sıra “Lavender” ve “Where’s Daddy” (Baba Nerede)2 gibi programlarla ilgili ifşaatlar, yapay zekânın İsrail’in katliamlarında nasıl merkezi bir araç haline geldiğini gösteriyor -öyle ki No Tech for Apartheid aktivistleri İsrail’in teknolojik olarak kolaylaştırılmış katliamlarını, Gazze’de “yapay zekâ destekli soykırım” olarak tanımlıyor.
Geniş anlamda “teknolojik işbirliği”, Musk’ın platformlarını ve projelerini, kendi çıkarlarının yanı sıra ABD askeri-endüstriyel kompleksinin daha büyük operasyonlarını desteklemeye yönlendirme geçmişi göz önüne alındığında da endişe vericidir.
Musk, “ifade özgürlüğünü” koruma konusundaki tüm kamuoyu baskısına rağmen, sosyal medya platformu X’i (Musk değiştirmeden önceki adıyla Twitter) felaket bir şekilde satın aldıktan sonra, aslında sosyal medya sitesini kendi transfobik ve sağcı görüşleri için dijital bir platforma dönüştürmeye başladı.
Nitekim, küresel çapta aşırı sağcı liderlere kur yapmaya zaten meraklı olan Musk, geçen yıl platformda antisemitik bir komplo teorisine imza attıktan sonra Netanyahu ile resmen görüşmeye başladı ve ADL (kendisi de Siyonist bir örgüt olan ve Siyonizm karşıtı söylemleri yanlış bir şekilde antisemitik olarak damgalamak ve Filistin örgütlenmesini ve ırkçılık karşıtı aktivizmi daha geniş çapta bastırmak için güya bir Sivil Haklar örgütü olduğu yönündeki statüsünü sık sık kullanan bir Siyonist örgüttür)3 ile kavga etti.
Örgüt, Musk’ın satın aldığı sosyal medya platformunun nefret söylemi için bir itici güç olduğunu iddia etmişti. Musk, bu atışmadan sonra İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog ile bir araya geldi ve Benjamin Netanyahu ile birlikte Kfar Azza kibbutzuna düzenlenen bir tura katıldı.
Sömürgeci Siyonizm ile işbirliği yapmak, Musk’ın antisemitik görüşlerinden dolayı hesap vermekten kaçınırken aynı zamanda teknolojideki otoriter çıkarlarının peşinden gitmesine imkan sağlayacak bir stratejiydi.
Netanyahu bizzat Musk’tan platformda ifade özgürlüğünü korumak ve antisemitizmle mücadele etmek arasında bir denge kurmasını istedi ve Netanyahu’nun bu isteğinden sonra Filistin’in özgürlüğünü ve kurtuluşunu destekleyen kullanıcılar, X’te paylaşımlarına yönelik kısıtlamaların arttığını bildirdi.
Musk’ın kendisi de Eylül ayında Filistin’i destekleyen söylemleri ortadan kaldırma niyetini açıkça beyan ederek “nehirden denize” ifadesinin soykırımcı bir ifade olduğu iddialarını destekledi. Bu durum göz önüne alındığında, Filistin’in kurtuluşuna yönelik dayanışma ifadelerini bastırmaya devam etmeyi içermeyen bir “teknolojik işbirliği” vizyonu hayal etmek zor.
Dahası da var. X’e ek olarak Starlink, Musk’ın dijital diplomasisinin hayati bir bileşeni. Musk, Starlink’i Gazze’ye getirmekle ilgilendiğini ilk kez Ekim ayında dile getirmişti. O zamandan bu yana, İsrailli yetkililerle Gazze’ye erişimin İsrailli yetkililer tarafından önceden inceleneceği bir anlaşma yaptı.
İnternet erişimi, şu anda Gazze’de BAE tarafından işletilen bir sahra hastanesinde aktif durumda. Ancak bu, İsrail’in eylemlerinin doğrudan bir sonucu olan Gazze’deki ciddi ve süregelen internet erişiminin yokluğunu gidermek için hiçbir şey yapmıyor. İsrail, Gazze halkına dönük tüm katliamcı uygulamalarında olduğu gibi, iletişim ve haberleşme hakkının gaspını da bu hizmetin Hamas tarafından kullanılabileceğini iddia ederek haklı göstermeye çalışıyor.
Alan McLeod’un belirttiği gibi Starlink’i sağlayan SpaceX şirketinin ABD ordusuyla karlı bir ilişkisi ve başta CIA olmak üzere ABD güvenlik devletiyle yakın bağları olduğunu hatırladığımızda bu, hiç de şaşırtıcı değildir.
Bu hizmet, ABD’nin Ukrayna’daki jeopolitik hedeflerini ilerletmek ve İran hükümetinin altını oymak için kullanıldı. Kısacası, ABD emperyalizminin onay vermediği hiçbir Starlink erişimi söz konusu olamaz.
Tıbbi ve insani yardım kuruluşlarının internete erişiminin sağlanması hayati önem taşımaktadır. Ancak Starlink erişiminin seçilmesi, insani yardımseverliği siyasi muhalefeti pasifize etmek için bir araç olarak kullanıyor. Bu durum, İsrail’de devam eden soykırım göz önüne alındığında, küresel bağlantının her zamankinden daha önemli olduğu bir zamanda gerçekleşiyor. Bu bağlantının, kullanıcıları sömürgeci Siyonist ve ABD emperyal gündemine göre sınıflandırmak için kullanıldığı açıktır.
Tıbbi ve insani yardım kuruluşlarının internete erişiminin sağlanması hayati önem taşırken Starlink internet erişimini, İsrail’in soykırımı ışığında her zamankinden daha acil olan küresel bağlantıyı, sömürgeci Siyonist ve ABD emperyal gündemine göre daha fazla ve daha az “hak eden” kullanıcıları sıralamak için bir araç olarak kullanarak, insani yardımseverliği bir siyasi pasifikasyon mekanizması olarak kullanmaktadır.
Hiç şüphe yok ki Musk, özellikle X ve SpaceX (ve özellikle Starlink) aracılığıyla dijital/yerleşimci-sömürgeciliğin anlaşılmasında önemli bir figürdür. Onun örneği, emperyalizmin Siyonizme teknokratik teslimiyeti teşvik ettiğini reddedilemez bir şekilde kanıtlamaktadır. Aynı zamanda Big Tech (Büyük Teknoloji)4 ve Siyonizm arasındaki ittifakın sömürgeleştirilmiş Filistinlilere uyguladığı baskının boyutunu da gösteriyor.
Siyonizm’in soykırımcı özünü en iyi yansıtan örnek; İsrailli bakanların iki milyon Filistinliyi açlıkla terbiye etmelerini engelleyen kısıtlamaları kendinden emin bir şekilde kınamalarıdır. Bu utanmazca tutumun ortaya çıktığı bir anda, Big Tech’in Siyonist devletle işbirliğinin daha ne tür zulümlere yol açacağını hayal etmek tüyler ürpertici.
Musk’ın İsrail’e duyduğu coşkunun münferit bir vaka olmadığı açıktır. Büyük Teknoloji giderek faşistleşirken, “teknoloji Siyonizmi”, teknoloji patronu Balaji Srinivasan tarafından San Francisco’da etnik temizlik anlamına gelen ve Silikon Vadisi’ne yönelik her türlü düzenlemeye karşı çıkan bir paradigma olarak ortaya atılmıştır. Dolayısıyla seçkinlerin nihai yararı için kitlelere yönelik sınırsız baskı, Kaplumbağa Adası’ndan5 Filistin’e kadar bir normdur ve Siyonizm bu vizyonu resmileştirmek için örnek bir prizma sunmaktadır.
Ancak Musk’ın örneği bize, süper zenginlerin canavarın karnından özgürlüğü baltalamasına izin veren kapitalist statükoya meydan okumanın, dünyanın dört bir yanındaki kurtuluş mücadeleleriyle bağlantılı olduğunu da ortaya koyuyor. Dijital/yerleşimci-sömürgeciliğe karşı mücadele, bu anlamda tamamen küreseldir ve etkileri de öyle olacaktır.
6 Ağustos 2024
Kaynak: Komün Gücü
1 Çev. notu: Nimbus Projesi, İsrail hükümeti ve ordusunun bir bulut bilişim projesi. 2021’de geliştirilen proje ile Google Cloud Platform’un yapay zekâ araçlarının İsrail ordusuna ve güvenlik hizmetlerine yüz algılama, otomatik görüntü kategorizasyonu, nesne takibi ve duygu analizi yeteneği kazandırması hedefleniyor.
2022 yılında, Filistin’deki apartheid rejimiyle Google’ın suç ortaklığını vurgulayan 200’den fazla Google çalışanı, #NoTechForApartheid olarak da bilinen No Tech For Apartheid adlı bir kampanya başlattı.
Mart 2024’te, bir Google Cloud yazılım mühendisinin “Soykırımı güçlendiren teknoloji inşa etmeyi reddediyorum” diye bağırdığı videosunun viral olması sonrası işten çıkarıldı. Nisan ayında, onlarca bilişim işçisi Google’ın İsrail hükümetine bulut bilişim yazılımı sağlamasını protesto etmek için Google’ın New York ve Sunnyvale Genel Merkezlerinde oturma eylemlerine katıldı. Bilişim işçileri Google Cloud’un baş yöneticisi Thomas Kurian’ın ofisini işgal etti.
2 Çev. notu: Bu sefer dijital apartheid’in suç ortağı Facebook, İnstagram gibi sosyal medya platformlarının ve
WhatsApp’ın da bağlı olduğu Meta şirketi ve sahibi Mark Zuckerberg. Siyonist İsrail, 40 binden fazla Filistinliyi katlettiği Gazze’de hedef tanımını yapay zekâ yazılımı olan Lavender ve onun “Where’s Daddy” uygulaması ile belirliyor. Lavender de işleyeceği veriyi WhatsApp’tan alıyor. Sendika.org’da çıkan “WhatsApp – “Ne iyi insanlar var!”” başlıklı yazı, WhatsApp’ın (ve elbette Meta’nın) suç ortaklığını tüm yönleriyle ele alıyor. (https://sendika.org/2024/06/whatsapp-ne-iyi-insanlar-var-707457)
3 Anti-Defamation League (ADL), kendisini antisemitizm, bağnazlık ve ayrımcılıkla mücadele etmek için kurulmuş New York merkezli uluslararası bir sivil toplum kuruluşu olarak tanıtmaktadır. Esasta ise Siyonist bir örgüttür.
4 Çev. notu: Teknoloji Devleri veya Teknoloji Titanları olarak da bilinen Big Tech, dünyanın en büyük bilgi teknolojisi şirketleridir. Big Tech kavramı, diğer sektörlerdeki baskın şirketlerin gruplandırılmasına benzer. Genellikle Büyük Beş ABD teknoloji şirketine atıfta bulunur: Alphabet, Amazon, Apple, Meta ve Microsoft veya Nvidia ve Tesla’yı içeren Muhteşem Yedili. (Wikipedia-en)
5 Çev. notu: Kaplumbağa Adası, Amerikan yerli halklarının dünyaya (veya Kuzey Amerika’ya) verdikleri addır. Çıkışını yerli halkların yaradılış efsanesinden alır. Buradaki kullanımı dünyayı işaret ediyor.