Yetsin artık; özgürlüğümüz için, “Ateşli silahlar elimizde Uma’nın kılıcı belimizde” olsun – Derya Yıldız

İpek Er, Batman’da günlerce alıkonulup tecavüze uğradı. Sesini kimselere duyuramayacağını, adelet arayışının sonuçsuz kalacağını düşündü ve çaresizlik içerisinde yaşadıklarını anlattığı bir mektup bırakıp intihar etti. Günlerce, hastanede ölümle yaşam arasında asılı kaldı. Tecavüzcünün arkası sağlamdı. İşgalci Türk ordusunun bir uzman çavuşuydu. Değil mi ki bir ülke işgal edilip sömürgeleştirilmişti, oradaki her şeye “el” uzatılabilirdi. Tecavüzcü hiçbir asker, polis yargılanıp ceza  almamıştı bugüne kadar. Tecavüz, Kürdistan’da özel savaş yöntemi olarak her daim vardı. Tecavüzcü, boşuna, İpek’e ‘ben bunu hep yapıyorum, kime şikayet ediyorsan et, bana bir şey olmaz’ demiyordu. Tecrübeyle sabitti; faşist devlet katilini de tecavüzcüsünü de korup kollardı!

Bir hafta önce, İpek Er yaşamını kaybetti. Tecavüzcünün, elini kollunu sallaya sallaya dolaşmasına tepkinin sosyal medya üzerinde çığ gibi büyümesiyle, tecavüzcü katil uzman çavuş Musa Orhan, tutuklandı.  Ancak iktidar klikleri arasında, bu konuda görüş ayrılığı vardı. Süleyman Soylu’da ifadesini bulan kliğe göre, bu tutuklama devletin itibarını zedeliyordu, bu meseleyi “terör örgütü” kullanmaktaydı. Devletin kendi uzman çavuşunu, tosuncuğunu göstermelik de olsa cezalandırması, zafiyet anlamına gelirdi. İyice teşhir olmamak için usulen de olsa, toplumsal muhalefetin artan basıncı ile tutuklanan tecavüzcü katil Musa Orhan, Süleyman Soylu’nun doğrudan sahiplenmesi ile tahliye edildi. Tecavüzcü katilin bu şekilde korunup kollanması, tecavüz ve kadın düşmanlığının Kürdistan’da doğrudan bir sömürgecilik pratiği olduğunu gösterir. İşgal ve tecavüz politikaları madalyonun iki yüzüdür ve Kürt halkına dönük özel savaşın somut ifadesidir. 

Kuşkusuz her kadın cinayeti politiktir. İşgal ve tecavüzün sistematik bir devlet politikası olduğu Kürdistan’da ise bu iki kat daha böyledir. Kürdistan’da savaş ve işgal, kadınları hem kadın hem de Kürt olarak vurur. Tekçi egemenlik biçiminin en rafine hali olarak faşizmde, devlet doğrudan kadın düşmanı politikaların, uygulamaların, pratiklerin yürütücüsüdür. Kürt halkına karşı savaş konsepti, kadınlara karşı kadın kırımı politikaları iç içe işler.  Bugün, ne Kürdistan’da ne de Türkiye’nin batısında işgalci, tecavüzcü, kadın düşmanı faşist iktidarı hedeflemeksizin özgürlük namına kazanacağımız bir kırıntı dahi yoktur.

Ne anıtta, ne üçüncü sayfa haberlerinde adımız yazılsın

Şiddetten ölen kadınlar için internet ortamında dijital  bir anıt var: www.anitsayac.com. Bir de aynı isimle Birhan Keskin-Aslı Serin tarafından yazılmış bir şiir… Bu sayfadaki dijital anıta her gün kadın isimleri ekleniyor. Her birisinin hikayesi farklı. Her birisi belki de başka bir hayatı ister ve arzularken, kendisine yeni bir yaşam kurmak isterken katiline yakalanmış. Bedeni, emeği, cinsel kimliği üzerinde tahakküm kuran özgürlük arayışı içerisinde olan kadınlar… Belki de hep geride bırakıldıkları hayattan hakkını almak için hamle yapan kadınlar… Hiç sebepsiz uğradıkları şiddete bir “dur” demek isteyen kadınlar… Özel savaş politikasıyla, sömürgeci faşist devletin, bir halkı siyasi, toplumsal, ekonomik, askeri, kültürel her anlamda hedef almasının bir sonucu olarak erkek/devlet şiddetine maruz kalan, katledilen kadınlar… Artan özgürlük ihtiyacı ve özlemleri ile patriyarkal kapitalist sistemin kendilerine bir kefen misali biçtiği hayatı reddettikleri, başkaldırıp toplumsal cinsiyet rejiminin temellerini sarsma ihtimalleri olduğu için erkek/devlet şiddetine maruz kalan ve katledilen kadınlar… 

“Bütün kadınlara bundan böyle başka türlü “ateşli” olmayı
“Şiddetle” öneriyorum Aslı
Çıkıp iki oda bir salondan
Ateşli silahlar elimizde, Uma’nın kılıcı belimizde,
Savunma ve dövüş sanatlarında ustalıklı.
anitsayac’ta bu kadar kadın ismi yeter,
Yeter artık, yeter çıkalım zıvanadan.” 

Artık hiçbir kadının adı anitsayac’a yazılmasın diye, erkek/devlet şiddetine karşı Birhan Keskin’in dizelerindeki “ateşli” öfkeyi kuşanalım. Elimizdeki tüm yaşamsal araçları birer silaha dönüştürüp erkek/devlet şiddetine karşı öz savunma eylemlerini geliştirelim. Yetmez, bir araya gelip silahlısından silahsızına tüm mücadele araç ve biçimleriyle partiyarkal kapitalist sistemi temellerinden yıkacak devrim mücadelesini yükseltelim.