Zaten hep derindi, ki zaten hep çete ve mafya idi! – Şiar Atakan

Birçok veri gösteriyor ki en büyük organize suç ve çete örgütü faşist Türk devletinin ta kendisidir. Şimdi biz, Peker’in ifşaatları ile oluşan krizi daha çok çıkmaza sokarak, AKP- MHP faşizmini yıkıma götürme göreviyle karşı karşıyayız.


Peker’in videoları üzerinden faşist Türk devleti içerisindeki hakim sınıf klikleri arasında ortaya çıkan çelişkiler ve karşı- devrimci politikalar gündemi meşgul etmeye devam ediyor. Peker ile başlayan sorunlar ve gelişmeler bağlamında olgunun adını doğru ifade etmek ve nitelemek gerekiyor. Peker- Ağar- Soylu- Albayrak- Erdoğan vd arasındaki çelişki ve gelişmeler, salt kişiselleştirilmiş meseleler olmadığı gibi devlet- mafya- siyaset- ordu- bürokrasi- tarikat- çete vb arası bir çelişki ve çatışma da değildir. Zira devletin kendisi zaten mafya ve çete olduğu için, sanki mafya ve çetelere karşı bir operasyon ve onlardan azade ayrı bir şeymiş gibi bir algı yanılsaması yaratılmaktadır. Faşist devletin İçişleri Bakanı Soysuzundan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğerlerine kadar hepsi siyaset maskeli mafya ve çetelerdir. Bunun için faşist Türk devleti, Osmanlı’dan devralınan mafya- çete- siyaset- yönetim- ordu- bürokrasi- klikler vb olarak nizamisi ve gayrinizamisiyle iç içe geçmiş sistemiyle, bütünlüklü bir karaktere sahiptir. Yani hepsiyle içerlenmiş devletin genel niteliğidir. Bundandır ki en büyük organize suç ve çete örgütü, faşist Türk devletinin ta kendisidir.

Mafyayı, çeteleri, özel savaş aygıtlarını, derin devleti ve organize suç örgütleri, siyaseti ve bürokrasiyi, kirli savaşı ve tabi ki özel savaşın çok özel bir aparatı olarak psikolojik savaşı ve daha nicelerini, bir toplumsal sistem olarak devletin ve yukarıdan aşağıya bütün kurumları ve unsurlarının tekçi- faşist niteliği ve sürecinden ayrı tasavvur etmek mümkün değildir. Bunu, hemen bütün azınlık ve birer elit haline gelmiş burjuva iktidarlar, hakim sınıflar ve egemen klikler için söylemenin yanlış olmayacağı kanaatindeyiz. Önemli bir bölümünün temsili burjuva parlamenter ya da burjuva demokrasisi maskeleriyle kendilerini perdelemelerine siz bakmayın, esas unsurlar bizzat perde arkasında türlü çirkeflikler ve karşı- devrimci planlar ve senaryolar üzerinden inşa ve icra faaliyetleriyle hemen bütün işlerini gerçekleştirmektedirler.

Faşist devlet bir yandan da, Peker’in videoları üzerinden özellikle toplumsal kirlenme ve çeteleşmeleri de özendirmektedir. On milyonların izlemesi karşısında, toplumsal kesimlere ‘kahraman, delikanlı, reis’ vb argümanlar eşliğinde idol haline getirme teşvik edilmiş oluyor. Ne uğruna? Tabi ki tekleştirme ve ötekileştirme konseptleriyle Ermeni, Kürt vd kesimlere yönelik düşmanlıklar uğruna. Vatan- millet- Sakarya nidalarıyla tek millet, tek dil, tek bayrak, tek devlet, tek din argümanlarıyla tekçiliğin yeniden üretimi uğruna. Reklam şirketlerinin başaramadığını, faşist Türk devleti içerisinden çıkan bir unsur üzerinden yeni mafya ve çeteler üretme uğruna.     

Susurluk ile ortaya serilen ve hali hazırda Peker’in ifşaatlarıyla daha da açık hale gelen, aslında her bir bileşenin, faşist Türk devletinin stratejik unsurları oldukları gerçekliğidir. Tekil anlamda bir mafyanın diğer bir mafya, bir siyasetçinin diğer bir siyasetçi, bir kliğin diğer bir klik, bir egemen koalisyonun muhalif duruma düşen diğer bir klik ya da koalisyon, bir parçanın diğer bir parça ile çelişki ve mücadelesi olarak algı yaratılsa da, aslında hem heterojen hem de homojen bir devletin, kendi içerisindeki çelişki ve çatışması olarak kavramak doğru olandır. Hemen her bir bileşen unsurun, ulusal ve uluslararası ayakları ise cabası. Aralarındaki çelişki ve dalaşın, kesinlikle haklı ile haksızın, mazlum ile zalimin, devlet ile halkın, burjuvazi ile proletaryanın, emek le sermayenin bir çelişkisi ve çatışması asla değildir. Ortada olup biten, soysuzların kirli eller operasyonu üzerinden ifşasından başka bir şey değildir. 

Mafya ve çete devlet yeniden yapılandırılıyor

NATO çıkışlı Gladio’nun İtalya’da deşifre edilmesinde ‘Temiz Eller Operasyonu’ adıyla bilinen gelişmeler, belirli bir arınmaya yol açmış olsa da, emperyalist kapitalist sistemin yapısal ve kökü itibariyle durumu devam etmiştir. Türkiye ve Kürdistan başta olmak üzere Avrupa’da da fail durumu net olan faşist Türk devletinin katliamlarına karşı, bugüne kadar hiçbir temiz el operasyonu yapılmamış, yapılamamıştır. Özellikle faşist TC’nin kuruluş harcında önemli esin kaynağı olan Osmanlı’dan devralınıp geliştirilen İttihat Terakki’nin Teşkilatı Mahsusa’sı bugünlere kadar reorganize edilerek kendini sürekli yeniden yapılandırmıştır. Hamidiye Alayları’ndan Köy koruculuğuna uzanan ve her ne kadar değişik biçimler alsa da bugünlere kadar uzanan aslında bir devlet klasiğidir. Faşist Kemalist hareketin, Topal Osman oyunu da bunun bir parçasıdır. Diğer yandan Yahya Kahya, Kontrgerilla, JİTEM, Özel Harp Dairesi, Nizami Alem Ocakları, Ülkü Ocakları, Ülkücü Hareket, JÖH, PÖH, Osmanlı Ocakları, SADAT, vs derken bugünlere gelinmiştir. Geçmişten bugüne faşist Türk devletinin önemli bir bileşkesi olan mafya ve çete örgütlenmeleriyle uyumlu ve koordineli pervasızlıkları, kendi aralarındaki çelişki ve çatışmalarından, herhangi bir demokratikleşme yumurtasının çıkacağı şöyle dursun zerresinin bile olamayacağı bilinmelidir.

Devletin kendi içerisinde ve kendi arasındaki klikler çelişkisi ve çatışmasından kaynaklı yaşanan kirli ve kanlı ifşalar, eğer süreç kendiliğindenciliğe bırakılırsa elbette bir demokratikleşme ve demokratik bir gelişmenin çıkmayacağı da bir gerçektir. Ki eğer yaşanan gelişmeler kendiliğindenciliğe mahkum edilirse, net ve somut olarak faşist Türk devleti ve egemen kliklerinin, kendileri de dahil devletlerini ve sistemlerini yeniden organize ederek yoluna devam edeceğini belirtmek isteriz. Yaşananlar aynı zamanda, mafya ve çete devletinin yeniden yapılandırılması sürecidir. Önce kaşarlanmış faşistler Bahçeli ve Perinçek’in, akabinde Erdoğan’ın Soysuzu- tabi ki faşist devletini- sahiplenmesi şimdiden bunun işaretidir. Çelişkiler bitmemiş, aksine daha da derinleşmiştir. Dibe doğru daha da katmerleşmektedir. Nitekim Korkun Eken faşisti, ‘siyasilerin birbirine arka çıktığı, anlı şanlı tarihiyle faşizme başarılı hizmetler karşısında kendilerine destek çıkılmadığı’ serzenişi de böyledir. Mehmet Ağar başta olmak üzere cumhurbaşkanından başbakanına, generalinden MİT’ine, ordusundan polisine, Özel Harp Dairesinden savcı ve yargısına, düzen partilerinden sivil çetelerine ve daha nicelerine topluca faşist Türk ulus devlet konseptinin ‘bin operasyon’ tarifiyle katliamlar gerçekliği, geçmişten beri süregelen bizzat devletin genel niteliğidir. Bütün olan biten itiraf ifşaları karşısında, savcıların harekete geçmesini tasavvur etmek, faşist devlet gerçekliğinden bihaber olmaktır. Çünkü savcıların bile daha ilk doğum anlarından itibaren göbeklerinin bağlandığını nasıl göremezsiniz.

Peker’in 8. videosu ile faşizmin uluslararası ilişkilere doğru ifşasını genişlettiğini söyleyelim. İsrail ile el altından ilişkiler ağından Katar, Azerbaycan, Libya, Suriye, Filistin ve daha bir çok alana doğru uluslararası ilişkiler ağı, içlerindeki bir unsur tarafından daha açık ediliyor. Genelkurmay, SADAT, MİT, Saray, silah ve petrol ticareti, paravan çeteler ve daha birçok kirli ilişkiler, Erdoğan başta olmak üzere faşist Türk devletinin yukarıdan aşağıya ulusal ve uluslararası bütün kurumlar ile nasıl içli dışlı olduğu ve pis kokularıyla etrafa yayıldığını göstermektedir. Peker’in itiraflarıyla Erdoğan’ın başını çektiği saray faşist devletin ve kurumları arasındaki çatışma ve çürümenin detayları da açığa servis edilmiş oluyor. Soylu- Peker- Ağar- Eken- Çakıcı vd arası ilişki, çelişki ve hesaplar, Davutoğlu- Binali arası çekişmeler, Soylu- Albayrak arası çatışmalar, kumpaslar, aslında çoktan faili belli katliamlar, kumpaslar, yüzeyinden derinine nasıl örgütlenmeler içerisinde olduklarını da öğrenmiş oluyoruz. Diğer başka gelişmeler de dahil bütün bunların önümüzdeki süreçte daha fazla ayyuka çıkacağı ve faşizmin krizinin derinleşerek boyutlanacağı tartışmasızdır. Saray faşizminin daha fazla uykusuz ve hezeyanlı geceler geçireceği şimdiden görülmektedir.           

Faşizme karşı teşhir ve protesto eylemleri arttırılmalı   

Doğa, toplum ve insan düşüncesinde hiçbir şey kendiliğinden değişmez ve gelişmez. Diyalektik materyalizmin yasası gereği bilim bunu ifade etmektedir. Peker’in ifşaatları, AKP- MHP faşist iktidarının çözülüşünün başlangıcı değil, aksine sonuçlarının bir bölümüdür. Başta devrimci askeri güçler olmak üzere ilerici, yurtsever, demokrat, devrimci ve sosyalistlerin meşru ve demokratik ve de devrimciler olarak halk kitlelerinin direniş ve mücadelelerinin sonucu çözülme yaşamaktadır. Gerillanın Garê zaferi ve akabinde Heftanîn ve diğer alanlardaki görkemli devrimci savaş tarzı pratiği nasıl görmezden gelinebilir? Peker’de dahil AKP- MHP faşist iktidarını da, faşist Türk devletini de çözülüşe götüren ve krizini derinleştirip çelişkisini arttıran, bizlerin mücadeleleridir. Şimdi krizini daha çok çıkmaza sokarak AKP- MHP faşizmini yıkıma götürme göreviyle karşı karşıyayız. Bu temelde sokak mücadelesini yeterince önemsemeli, esas örgütlenme ve mücadele biçimleri kapsamında kitleler içerisinde teşhir ve direniş çalışmalarında yoğunlaşmalıyız. AKP- MHP faşizmini, halk kitleleri içerisinde siyasi teşhir kampanyaları düzenleyerek yenilgiye götürmeliyiz.    

Yaşanan gelişmeler, yukarıdan aşağıya, derininden yüzeyine, hükümetinden muhalefetine egemen klikler arasında ve içerisindeki faşist Türk devleti krizi ve çelişkisinin pislikleri, devletinden ordu, polis, siyaset, yargı, basın, çete vd bütün kurumları ve unsurlarını teşhir için önemli somut veriler ortaya çıkarmaktadır. Halk kitlelerinin kendiliğinden protesto temellindeki eylem ve etkinlikleriyle teşhiri bir yana, bizzat ilerici, demokratik ve devrimci örgütlü güçlerin bilinçli teorik ve pratik teşhir ve mücadeleleri ile durum ancak belirli reform yada demokratik mevzilere dönüştürülebilir. Tamam mevcut yaşanan çelişki ve çatışkılardan bir devrim çıkmaz ama, bilinçli ve planlı devrimci bir iradi müdahaleyle, belli kazanımlar elde edilebilir. Dolayısıyla öyle kuru kuruya, salt lafazanlıklar ile yetinip, bu pisliği ancak devrim temizler argümanıyla yaşamını çerçeveleyip bir nostaljiden öte geçemeyen makul ve mevcudiyetin doğru olmadığını vurgulamak da fayda vardır.

Bizlerin nostalji yapmaya ihtiyacı yoktur, genel geçer teorik saptamalara ve söz de teşhirlere de bir o kadar ihtiyacımız olmadığı bilinmelidir. Zaten devletin, kliklerin ve hempalarının halihazırdaki çelişki ve kavgası üzerinden yaşanan gelişmeler, kendini yeterince teşhir etmekte ve bizlere önemli fırsatlar vermektedir. Aksine bizler daha çok ve en önemlisinin doğrudan kitleler içerisinde daha fazla eylemsel hale gelerek faşist Türk devletini teşhir etmek, faşizme karşı direniş ve mücadeleyi bu temelde geliştirmek zorundayız. Tam da bu noktada, her ne kadar yetersiz de olsa HDP’nin teşhir ve etkinlikleri, Cumartesi Anneleri’nin eylemleri, Halkevlerinin eylemleri, TİP’in Yalıkavak’daki Marina önündeki protesto ve diğer bazı aktiviteler önemlidir. Daha da yaygınlaştırmak ve geliştirmek elzemdir. Toplumsal muhalefeti, daha fazla ateşlemeliyiz. Siyasi teşhir kampanyalarını geciktirmeksizin örgütlemek zorundayız. Halk içerisindeki küçüklü büyüklü hemen bütün güçleri ve hareketleri, bir noktada birleştirerek faşizme karşı mücadeleyi yükseltebilmeliyiz. Bu temelde yürüteceğimiz çalışmalar, bazı kesimlerin daha fazla uyanmasına vesile olurken, faşizmin yıkılmasına da hizmet edecektir.

Anti- faşist birleşik demokratik ve devrimci güçlerin, içerisinden geçtiğimiz sürecin somut ve aktüel gelişmelerine, başta askeri olmak üzere topyekûn direniş ve mücadele ruhuyla tam bir örgütlü eylemsel güçle direnç göstermesi zorunludur. Faşizmin derinleşen krizini daha fazla derinleştirip onu yenmek için, beklemek ve oyalanmak yerine, karadan ve havadan gerillanın geliştirdiği yeni devrimci savaş tarzıyla örtüşecek birleşik devrimci militan mücadele tarzlarıyla sürece yanıt olalım. Asla unutulmamalıdır ki faşizmi, faşistler, hakim sınıf klikleri, düzen partileri ve burjuva unsurları üzerinden değil, bizzat halk kitleleri ve onun ilerici, demokratik ve devrimci örgütlü güçleri ile yıkabileceğiz. 

Kaynak: Yeni Özgür Politika