Devrimci Parti’de yaşananlara dair zorunlu bir açıklama

Statükoculuğa, dar grupçuluğa, anakronik hale ve düşük yoğunluklu devrimciliğe ileriden ‘hayır’ demeye devam edeceğiz!

Bizler, Birleşik Devrimci Parti’nin mayalandığı örgütsel yapılarda, partinin kuruluş aşamasında ve ilerleyen dönemdeki politik eylemlilik sürecinde yer alan sosyalistleriz.

Birleşik Devrimci Parti üç yıl önce, Türkiye devriminin güncel ihtiyaçlarının, devrimci niyetin ve sosyalist yenilenme iradesinin adresi olarak kuruluşunu gerçekleştirmişti. Partiyi üzerine inşa ettiğimiz başlıca siyasal saptamalarımız arasında Marksist-Leninist politika/örgüt anlayışının aşılmaz bir kategori oluşu, komünist ideolojinin ancak yerelleştiği ölçüde vücut bulabileceği ve burjuva aydınlanmacı felsefenin bu topraklarda daima devleti yeniden ürettiği tespitleri yer alıyordu.

İsminden de anlaşılacağı üzere Birleşik Devrimci Parti, birden çok sosyalist grubun katıldığı bir örgüt olarak doğdu. Bizler bu birliği Türkiye sosyalist hareketinin tarihi boyunca çokça denendiği gibi yan yana gelme, ortak eylem yapma, cepheleşme stratejisi gütme veya güçleri toparlama aracı olarak görmedik. Kaldı ki eski guruplarımıza olan aidiyetlerimizi statükoculuğa, dar grupçuluğa, anakronik hale ve düşük yoğunluklu devrimciliğe ileriden ‘hayır’ demek ve egemenlerle boy ölçüşecek politik pratikler üretebilmek için terk ettik. Birleşik Devrimci Parti’nin her kademesinde bu bilinçle gösterdiğimiz yoğun çaba, dar grupçu kalıpları yıkarak devrimci kopuşun imkânını yaratmak içindi.

Gelinen noktada Birleşik Devrimci Parti, kuruluşunda ilan ettiği hedeflere ulaşamamıştır. Faşizmin şiddetinin en küçük deliklere kadar sızabildiği dönemin karamsar ruhu partinin başarısızlığını daha da görünür kılmaktadır. İfade etmek gerekir ki, başarısızlığa uğrama nedeni kurucu değerlerimizin ve ilkelerimizin mücadele içinde aldığı yenilgi değildir. Devrimci Parti’de devrimci kopuşun ilkeleri yoğun emeğimize rağmen hayata geçirilememiştir. Grupçu anlayışı aşarak pratiğin içerisinde eriyerek gelişme, Marksist bilinçle emekçilerin ve ezilenlerin öfkesine örgütlenme ve devrimci cüret imkânı Devrimci Parti’de artık tükenmiştir.

Geçirdiğimiz üç yıl boyunca bahsettiğimiz kurucu ilkeleri ve değerleri hayata geçirmek adına emek harcandığı ve başarısızlıklar yaşandığı gibi; ağır bedeller de ödenmiştir. Faşizmin tırmandığı bu yıllar tutuklamalara, gözaltılara ve yoğun hak ihlallerine sahne olmuştur. Yaşadığımız süreçte hangi tavrı alıyorsa alsın bu ağır dönemin altında ezilmeyen ve devrimci iradeyi sürdürmeye kararlı her yoldaşımız bizim değerimizdir. Ülkemizdeki sosyalizm damarı kuvvetlidir ve yüz akımız olan şanlı devrim tarihi sayfaları elbette bedellerimizi de yazacaktır.

Kuruluş dönemi ilkelerinin Türkiye devrimi için ihtiyaç olduğunu düşünen ve Birleşik Devrimci Parti‘deki varlığına son veren bizler, bu anlayışımızın Komün Dergi’de hayat bulacağını düşünüyoruz.

Komün Dergi’nin işaret ettiği bazen postmoderleşen bazen de darlaşan teorinin, kısır tartışmaların, bitip tükenmez örgütsel mülkiyetçiliğin ötesinde; üretken, kesintisiz, canlı ve bütünsel bir Marksist-Leninist devrimcilik hedefi bizim zeminimizdir. Yine Komün Dergi‘nin varlığının uçları olarak tarif ettiği Mustafa Suphi’nin gemisi, grevler, gençlik isyanları, 71 kopuşu, hapishane direnişleri, Gezi isyanı, Kürdistan kentleri ve bir taşı dahi olmayan binlerce mezar da bizim adresimizdir.